Üstad Bediüzzaman Vehhabilik bahsinde insanlık aleminin beş devrinden bahsetmiş. Bu beş devrin Vehhabilikle birebir alakası nedir?
Vehhabilik Bahsi'nde Bediüzzaman Hazretleri, Ehl-i dünyanın ve maddî tarihin nazarıyla insanlık beş devir geçirmiştir diyor.
Vehhabilik cereyanının gelişmesinde, insanlık tarihinin gelişiminin de bir rolü olduğu için Hz. Üstad insanlığın yaşadığı bu devirlerden bahsedilmiştir. Şöyleki:
Eskiden Avrupa'da ve dünyanın çok yerinde, insanlar soylular ve avam tabakası diye ikiye ayrılıyor ve avam tabakası soylular tarafından ezilip sömürülüyordu.
1789 Fransız ihtilali ile avamın ayaklanarak soylu tabakayı yönetimden indirmesi sonrasında, dünyada krallıkların sona ermesi ve halk yönetimlerinin, yani cumhuriyetlerin kurulması sürecini başlatmış oldu. Üstad Bediüzzaman, o zaman insanlarda gelişen duyguyu şöyle tarif eder:
"Kıyâm-ı avâm (halk ayaklanması), havâssa (seçkinlere) karşı bir kin ve bir tezyif (aşağılama) fikrini verdiğinden, büyüklere ve havâssa (seçkinlere) âit medâr-ı şeref (şeref kaynağı) herşeyi kırmak için bir cesaret vermiş." (Vehhabilik Bahsi)
İşte bu düşünce sisteminin İslam dünyasındaki yansıması da Vehhabilik cereyanının kuvvetlenmesi şeklinde olmuştur.
Avrupa'da dünyevi büyükleri tanımamak şeklinde başlayan bu akım, Vehhabilikte dini büyükleri tanımama ve büyüklüklerini inkar etme şeklinde tezahür etmiştir.
Bedizzaman'ın tabiriyle, "Vehhâbilerde, ehl-i velâyete karşı bir inkâr, bir tezyif damarı yerleşmiştir." Vehhâbiliğin en meşhur özellikleri, dört mezhebe tabi olmayı reddetme ve evliyaların büyüklüğünü inkâr etmektir. Meselenin özü kısaca budur.
Daha önce bu devirler hakkında sorulan bir suale verdiğimiz cevabda bahsi geçen devirleri şöyle izah etmiştik:
1-Vahşet ve bedevilik devri: Bu devirde şehirleşme olmadığından insanlar farklı grublar halinde kırsal kesimlere ve küçük köylere dağılmış olarak yaşıyorlardı.
2-Memlukiyet (kölelik) devri: Şehirlerin ve şehir devletlerinin kurulmasıyla başlayan bu devirde toplumlar iki kısma ayrılıp insanların bir kısmı köle olarak kullanılmaya başlanmıştı. Miladdan önce kurulmuş olan, Babil, Ninova, Atina gibi şehir devletlerini bunlara misal olarak verebiliriz.
3-Esir devri: Buna toprağa bağlı kölelik devri diyebiliriz. Yani belirli topraklarda yaşayan insanların derebeyi denilen efendileri olurdu. Toprakla beraber alınıp satılırlardı. Topraktan kalkan mahsul derebeyine ait olup köylü karın tokluğuna hizmet ederdi. Özellikle ortaçağ Avrupasında bu durum hakim olup buna Feodal Sistem deniridi.
4-Ecir (ücretli kölelik) devri: 1700-1800'lü yıllarda Avrupa'da sanayileşmenin başlamasıyla, insanlar fabrikalarda ücret karşılığında çalıştırılmaya başlanmıştı. Bu insanlar, görünüşte hür olmakla beraber, aldıkları düşük ücret yanında olağanüstü kötü şartlarda ve günde 16 saat en ağır şartlarda çalıştırılarak adeta ücretli kölelere dönüştürülmüşlerdi. Bu devrin ağır şartları, zamanla zengin sınıfa karşı toplumsal bir öfkenin kabarmasına ve bunun arkasından işçi ayaklanmalarına ve Avrupa'da büyük halk ihtilallerine sebeb olmuş ve arkasından beşinci devir başlamıştır.
5-Malikiyet ve serbestiyet devri: Ecir devrindeki zulümlerin büyük ayaklanmaları ve komünizm tehlikesini netice vermesinden sonra, işçilerin çalışma şartlarında büyük oranda düzeltmelere mecbur kalınmış ve sosyal devlet anlayışı güçlenerek insanların temel hak ve hürriyetlerinde, hususen ikinci Dünya Savaşı sonrasında büyük ilerlemeler kaydedilmiştir.
Fakat maalesef bu hak ve hürriyetler gelişmiş batı toplumlarında ilerlerken henüz dünyanın tamamına ulaşmış değildir. Bunda, batı medeniyetinin temelinde, sömürgeci bir zihniyetin yatıyor olmasının büyük rolü vardır.
İnşaallah İslam medeniyetinin yeniden kuvvet kazanmasıyla, yeryüzünde umumi bir barış, adalet ve merhametin tüm insanlığı kuşatmasını rahmet-i ilahiyeden ümid ediyoruz.