Konuyla ilgili yer şu şekildedir:
"Risâle-i Nûr’un kahramanı Husrev, benim bedelime ölmek ve benim yerimde hasta olmak samîmî ve ciddî istiyor. Ben de derim: Te’lîf zamanı değil, şimdi neşir zamânıdır. Senin yazın, benim yazımdan ne derece ziyâde ve neşre fâideli ise, hayatın dahi hizmet-i nûriyede benim bu azâblı hayatımdan o derece fâidelidir. Eğer benim elimden gelseydi, hayatımdan ve sıhhatimden size memnûniyetle verirdim."1
Risale-i Nur'daki İfadelerin Anlamı
Risale-i Nur'da geçen "...benim bedelime ölmek" veya "...benim yerimde hasta olmak" gibi ifadeler, genellikle hizmetteki fedakârlığın ve muhabbetin en üst seviyesini göstermek amacıyla kullanılmıştır.
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri bu ifadeleri, Risale-i Nur'un neşri ve hizmetin devam etmesi için büyük gayret gösteren talebesi Ahmed Hüsrev Efendi için kullanmıştır. Hüsrev Efendi'nin (neşir) hizmetinin kendi (çileli) hayatından daha faydalı olduğu kanaatiyle, ona isabet eden hastalık veya musibeti, kendisinin çekmeyi arzu ettiğini belirtmektedir.
Buradaki ifade, bir "takas" veya "değiş tokuş" istemekten ziyade, büyük bir şefkat, fedakârlık ve karşılıksız sevgi beyanıdır. O kişinin (Hüsrev Efendi'nin) hizmetteki yerini ve önemini vurgulamak ve onun sıkıntısını paylaşma arzusunu dile getirmektir. Bu, aynı zamanda Allah'ın takdirine karşı çıkma niyeti taşımayan, aksine hizmetin devamı için duyulan endişe ile karışık bir samimiyet ifadesidir.
Özetle: Bu ifadeler, karşılıklı muhabbetin ve hizmetin devamına duyulan şiddetli arzunun edebî bir dille ifadesi olarak anlaşılmalıdır.
"Benden Al, Ona Ver" Şeklindeki İsteklerin İslam'a Göre Durumu
Sizin de işaret ettiğiniz gibi, Allah'ın gücü sonsuzdur ve dilediğine kimsenin ömründen eksiltmeden de uzun bir ömür verebilir. Kur'ân-ı Kerim'de geçen;
"Rabbimiz! Bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik ver"2
duası da, doğrudan ve genel bir hayır istemenin en güzel örneğidir.
İslami ölçülere göre, bu tür "takas" içeren duaların hükmü şöyledir:
Ömrün Sahibi Allah'tır: Ömür, rızık, sağlık ve ölüm, yalnızca Allah'ın takdiri ve iradesi altındadır. Kulun, kendi ömründen veya bir başkasının takdir edilmiş hayatından bir parçasını "verme" veya "alma" konusunda hükmetme yetkisi yoktur.
Kendine Beddua Etmeme İlkesi: Bazı ilim ehli, "Allah benim ömrümden alsın, ona versin" şeklindeki bir duanın, kişinin kendi hakkında bir nevi beddua içerdiğini ve bu sebeple doğru olmadığını belirtir. Zira kişinin kendine beddua etmesi câiz değildir.
Doğru Olan Dua: En doğru ve sünnete uygun olan yol, "Ona uzun, sağlıklı ve bereketli bir ömür ver" şeklinde, Allah'ın Kadir-i Mutlak (Sonsuz Güç ve Kudret Sahibi) ve Ganiyy-i Mutlak (Nihayetsiz Zengin) sıfatlarına layık bir şekilde, doğrudan ve sınırsız lütuf istemektir. Yani, kimsenin hakkını veya rızkını eksiltmeden istenmesidir.
Sonuç: "Benden al, ona ver" şeklindeki dua, niyet olarak büyük bir muhabbet ve fedakârlık içerse de, lafız ve usûl olarak İslamî edep ve tevhid inancına tam olarak uygun düşmez. Allah'tan bir şey isterken, O'nun sonsuz kudretini ve zenginliğini bilerek, dileklerimizi doğrudan ve eksiltmeksizin istemek daha evlâdır.
Bu konudaki İslami kaynaklar ve âlimler, sevilen bir kimse için "Ya Rabbi! Benim ömrümü ona bağışla" demek yerine, "Ya Rabbi! Ona uzun, sağlıklı ve bereketli bir ömür ver" demeyi tavsiye etmektedir.
Said Nursî, Emirdağ Lahikası, Hayrât Neşriyat, Isparta 2024, c. 1, s. 306.
Bakara, 2/201.