Sekizinci Lema’da geçen şu cümleleri izah eder misiniz?
İşte o beş satır, sırf bir kerâmet ve intâk-ı bilhak ve bir ikrâm-ı İlâhî ve verâset-i nebeviye i‘tibâriyle zuhûr ettiğinden, mu‘cizevârî, kudret-i beşer fevkinde bir şekil almış. Sun‘î bir sûrette irâde-i şeyh ile olmuş değildir; çünki intâkdır. Rûh-u kudsîsi hissetmiş, görmüş.
Abdulkadir Geylani Hazretlerinin Bediüzzaman Hazretlerinden, Nur Talebelerinden ve Risale-i Nur davasından detaylı olarak haber verdiği beş satırlık beyiti, hiç şüphesiz O’nun için apaçık bir keramettir. Hem Allah’ın konuşturmasından ibarettir. Mukaddes ve yüce ruhu, bu asrı ve bu asırdaki Kur’ân’a hizmet edenleri bizzat hissederek ve manen görerek, öyle haber vermiştir. Yoksa bu ifadeler, haşa Hazret-i Şeyh’in (ks) kendi irade ve isteğiyle ve kendini zorlayarak söylediği yapmacık ifadeler değildir.
Hem Gavs-ı Geylani Hazretlerinin bu kerameti, Hz. Peygamberin (sav) sünnetine ve dinine ciddi uyması ve hizmet etmesi sırrıyla yani Sevgili Peygamberimizin (sav) peygamberlik noktasında varisi olduğu cihetle Allah’ın ikramı olarak meydana gelmiş harika bir hadisedir. Öyle yüksek bir keramet ki, pek çok evliyanın göstermekten aciz kaldıkları, insanın güç ve kuvvetinin çok üstünde olup mucize olmadığı halde, kıymet ve değer olarak âdeta mucize gibi bir hal almıştır.
O hâle irâde ve ihtiyâr yetişemiyor. Akıl ise ruhun harekâtını ihâta edemez. Lisan, ne kadar aklın dekāik-i tasavvurâtının tercümesinden âciz ise, ihtiyâr dahi ruhun dekāik-i harekâtının derkinde o derece âcizdir.[1]
Sırf Allah’ın ikram ve ihsanı olup ruhanî boyutta meydana gelen bu harika olayları iradenin tam olarak kuşatıp kavrayabilmesi mümkün değildir.
Hem akıl da ruhun hareketlerini kuşatamaz. Zira ruhun gözle ya da maddi cihazlarla algılanamayacak kadar ince, latif ve nuranî bir yapısı vardır. İnsanın duyguları, düşünceleri, benliği ve bütün kişiliği ruhundadır. İnsanın ruhu maddi sınırlardan ve engellemelerden tamamen soyutlanmış, serbest ve hür olduğundan, bir yandan bedenindeki pek çok işleri idare ve sevk ederken diğer taraftan manevi âlemlerle irtibat kurabilir. Bir iş diğerine engel olmaz. Akıl ise pek çok sınırla kayıtlı olduğundan, belli sayıda işleri görüp anlayabilmektedir. Öyleyse Abdulkadir Geylani Hazretleri gibi mübarek zatların gösterdikleri büyük kerametleri akıl terazisiyle tartmaya ve kavramaya kalkmamak gerekir. Zira aklın gücü buna yetişemez.
Nasıl ki insanın dili, aklının düşüncelerindeki incelikleri ve sırları tercüme etmekten âcizdir. Öyle ki çoğu zaman insan, düşüncelerini kelimelere dökemez. Öyle de irade dahi ruhun hareketlerindeki incelikleri, sırları, derin manaları ve hikmetleri tam olarak anlayıp kavramaktan âcizdir.
İlgili metnin baş kısmının izahı için lütfen bakınız;
https://risale.online/soru-cevap/sekizinci-lema-izah-31