Soru

"Bugünlerde izhârını bir ihtâr ile hissettim. Hem kalbime geldi ki: “Hazret-i Şeyh bana bir pâye vermiyor, belki Said isminde bir mürîdim hem bir hizmette bulunacak, hem fitne ve belâlardan izn-i İlâhî ile ve Şeyh’in duâsıyla ve himmetiyle mahfûz kalacak.” Hem uzak yerde taşlar görünmez, dağlar görünür. Demek sekiz yüz senelik bir mesâfede görünen, hizmet-i Kur’âniyenin şâhikasıdır. Yoksa Said gibi karıncalar değil...."

Sekizinci Lema’da geçen şu cümleleri ve devamındaki kısmı izah eder misiniz?

Tarih: 3.02.2025 22:16:25

Cevap

"Bugünlerde izhârını bir ihtâr ile hissettim. Hem kalbime geldi ki: “Hazret-i Şeyh bana bir pâye vermiyor, belki Said isminde bir mürîdim hem bir hizmette bulunacak, hem fitne ve belâlardan izn-i İlâhî ile ve Şeyh’in duâsıyla ve himmetiyle mahfûz kalacak.” Hem uzak yerde taşlar görünmez, dağlar görünür. Demek sekiz yüz senelik bir mesâfede görünen, hizmet-i Kur’âniyenin şâhikasıdır. Yoksa Said gibi karıncalar değil.

Bediüzzaman Hazretleri 10 sene müddetince manevi hatırlatmalara rağmen bu risaleyi telif etmeyip beklediğini söylemişti.  Sonra manevi bir İhtar[1] ile yani hatırlatma ile artık bu sırların ve müjdelerin ortaya çıkarılmasının zamanının geldiğini söylemektedir. Bununla beraber kalbine gelen bir ilhamla, Abdulkadir Geylani Hazretlerinin açıkça “Said” ismini de vererek kendisinden haber vermesinin sebebi şöyledir:

Hazret-i Şeyh Geylanî (ks) bu işaretiyle Hz. Üstad’ın kendisine ayrı ve özel bir hisse vermemektedir. Bilakis Said ismindeki bir müridi, fitne-i ahir zaman gibi belalı bir asırda, Kur’ân ve iman hakikatlerinin muhafaza ve yayılması hizmetinde çok büyük bir vazifede bulunacağını ve bu hizmetini yaparken pek çok fitnelere ve sıkıntılara maruz kalıp hepsinden de Allah’ın izniyle ve Hz. Gavs’ın (ks) yardım ve duasıyla korunup, hizmetini hakkıyla yerine getireceğini haber vermektedir.

Evet, uzak mesafelere bakılınca küçük çakıl taşları görülmez. Büyük dağlar ise çok net görülür. Aynen öyle de Kur’ân’ın bir kısım âyetlerini ve Hz. Peygamberin (sav) bazı hadislerini kendisine âdeta bir teleskop yaparak sekiz yüz senelik bir mesafeden gelecek zamanlara bakan Abdulkadir Geylani Hazretleri, bu dehşetli asırda sıra dağlar gibi büyük bir hizmet olan Risale-i Nur davasını bizzat görmüş ve haber vermiştir.

Hz. Üstad’ın ifadesiyle, elbette asırlar öncesinden dikkatleri üzerine çeken ve Gavs-ı Azam (ks) gibi büyük zatların müjdesini ve övgüsünü hak eden, hiç şüphesiz kendi şahsı değil, belki bu asırdaki yüce, şerefli ve mukaddes Kur’ân hizmetinin ta kendisidir.

Üstad Bediüzzamanın kendisini karıncaya benzetmesinin sebebi ise; mukaddes ve şerefli Kur’ân ve iman davasının yüceliğinin yanında şahısların kıymet ve değerinin çok küçük olduğunu anlatmak içindir. Ve insanların dikkat ve ilgilerini kendi şahsından ziyade iman ve Kur’ân hakikatlerine çekmek içindir. Zira kıyamete kadar her asırda en yüksek şeref ve değer, Kur’ân’a ve imana aittir. Şahısların kıymet ve değerleri de Kur’ân’a ve imana hizmetleri derecesindedir.

Madem bu kerâmet-i Gavsiyeyi i‘lân ve izhârdan Kur’ân şâkirdlerinin ve hizmetkârlarının şevki artıyor. Elbette arkalarında Şeyh-i Geylânî gibi kahramanlar kahramanı zâtlar, himmet ve duâlarıyla ve izn-i İlâhî ile himâye ettiklerini bilseler, şevk ve gayretleri daha artar.

Abdulkadir Geylani Hazretlerinin kerameti olarak gelen bu müjdeli haberler Nur talebelerinin şevk ve gayretlerini artırmaktadır. Çünkü Risale-i Nur Talebelerinin gayret ve şevklerini kıracak çok sebeplerin olduğu bir zamanda, bu müjdeli haberler onların şevklerini, ümitlerini ve manevi kuvvetlerini artırıp iman hizmetindeki gayretlerini daha da desteklemektedir.

Aynı zamanda gerek nefis ve şeytan tarafından gelen vesveselerle gerekse iman ve Kur’ân düşmanları tarafından yapılan şiddetli baskı ve zulümlerle Nur Talebelerinin korku ve ümitsizliğe kapılarak bezginlik ve yılgınlık göstererek Kur’ân hizmetinden geri kalmalarını önlemek için de bu müjdeli haberler çok etkili olmaktadır.

Zira Nur Talebeleri, arkalarında Gavs-ı A’zam ünvanına sahip harika kerametleriyle meşhur olan kahramanlar kahramanı Abdulkadir Geylani Hazretleri gibi mübarek zatlar olduğunu ve onların dua, tasarruf ve manevi yardımlarıyla kendilerini koruduklarını bilseler, şevk ve gayretleri daha da artacaktır.

Elhâsıl: Bunu kardeşlerimi fazla şevke ve ziyâde gayrete getirmek için izhâr ettim. Eğer kusur etmiş isem, Cenâb-ı Hakk affetsin.[2]  اِنَّمَا الْاَعْمَالُ بِالنِّيَّاتِ

Hz. Üstad’ın hayatı boyunca kendi şahsını geri plana atıp Kur’ân hizmetini ve iman davasını öne çıkarmak adına öyle bir hassasiyeti vardır ki, tekrarla benzer hatırlatmaları yapma ihtiyacı hissetmektedir.

Özetle söylenecek olursa; Said Nursi Hazretlerinin Abdulkadir Geylani Hazretlerinden gelen müjdeli haberleri açığa çıkarmasının sebebi, talebelerinin şevk ve gayretlerini artırmak içindir. Şahsını ön plana çıkarmak gibi bir niyeti ve gayesi kesinlikle yoktur.

Bediüzzaman Hazretleri, tüm samimi ifadelerine rağmen bu müjdeli işaretleri açığa çıkartıp izah etmekte bilmeyerek de olsa bir kusur işlediysem yani şahsımı öne çıkarır tarzda herhangi bir yanlış anlaşılmaya sebep olduysam diyerek Allah’a sığınıp af dilemektedir. “Ameller niyetlere göredir”[3] hadisini zikrederek niyet ve gayesinin sadece ve sadece Kur’ân hizmetinin yüceliğini ve yüksek değerini bildirmek ve talebelerinin Kur’ân hizmetindeki şevk ve gayretlerini artırmak olduğunu, anlatmak istemektedir.

Önceki cümlelerin izahı için lütfen bakınız;

https://risale.online/soru-cevap/sekizinci-lema-izah-20


[1] Peygamber Efendimiz (sav) “Muhakkak ümmetim içinde ilhama mazhar olanlar vardır.” (Tirmizi, 4, 370) buyurmuştur. Allah u Teâlâ’nın evliya kulların kalblerine ilham ederek onlar ile konuştuğu Ehl-i Sünnet âlimlerince kabul edilen bir hakikattir. Tarih boyunca ilhama mazhar olmuş ve ilhama dayanarak eserler yazmış pek çok zat gelip geçmiştir. Bediüzzaman Hazretleri de ilhama mazhar büyük bir İslam âlimidir. Bütün diğer büyük İslam âlimleri gibi, bütün müceddidler ve asırlarının imamı olan zatlar gibi o da ilhama mazhar olmakla şereflenmiştir ve Risale-i Nur Külliyatını da ilhamla yazmıştır.

[3] Buhârî, Bed’ü’l-vahy 1, Îmân 41; Müslim, İmâret 155; Ebû Dâvûd, Talâk 11; Tirmizî, Fezâilü’l-cihâd 16; İbni Mâce, Zühd 26


Yorum Yap

Yorumlar