Sekizinci Lema’da geçen şu cümleleri izah eder misiniz?
"Ben üç-dört cihetle Nakşî iken, Kādirî meşrebi ve muhabbeti bende ihtiyârsız hükmediyordu. Fakat tarîkatle iştigale ilmin meşguliyeti mâni‘ oluyordu."[1]
Bediüzzaman Hazretlerinin anne babası, akrabaları, yaşadığı nâhiye ve Bitlis civarı bütünüyle Nakşi tarikatına bağlı idiler. Hz. Üstad’ın büyüklerini ve çevresini taklit dönemi olan çocukluk döneminde Nakşî olması gerekirken, kendisinde Kadirî tarikatına göre bir hizmet tarzının ve sevgisinin, iradesi dışında hükmettiği görülmektedir.
Her ne kadar hayatı boyunca Abdulkadir Geylani Hazretlerinin tasarrufu altında olsa da hizmet usulü olarak Hz. Üstad, tarikat yoluyla hizmet etmek yerine hakikat metodunu tercih etmek zorunda kalmıştır. Bu tercihte bulunmasının en önemli sebebi, hiç şüphesiz içinde yaşadığımız asrın dehşetli ve ürkütücü halidir.
İçinde yaşadığımız asrın vazifeli bir şahsı olan Bediüzzaman Hazretleri; günahların normalleşip yaygınlaştığı, küfür ve dinsizlik akımlarının Kur’ân’ın hükümlerine ve Hz. Peygamberin (sav) sünnetine açıkça ve şiddetli bir tarzda hücum ettikleri, akılları gözlerine inerek görmediğime inanmam diyerek bilimi ve fenni dinsizliğe âlet eden bu asrın inatçı, saldırgan ve inkârcı düşünce yapısına karşı bütün kuvvetiyle iman ve Kur’ân hakikatlerini iki kere iki dört eder derecesinde izah ve ispat etme metodunu tercih etmiştir.
Bu noktadan Hz. Üstad, öncelikle kâfirleri ikna edip hidâyetlerine vesile olmayı hedeflemekte, küfür mesleğinde inat edip ikna olmayanları ise Risale-i Nur’daki kuvvetli delillerle susturup kuvvetli bir iman savunması yapmaktır.
İlgili cümlenin öncesinin izahı için lütfen bakınız;
https://risale.online/soru-cevap/sekizinci-lema-izah-13