Hz. Üstad'ın bazı kimselerin fazilette sahabe efendilerimizi geçebileceğine dair ifadeleri ne kadar doğru? Bu meseleyi nasıl anlamalıyız?
Bahsi geçen konuda Üstad Hazretlerinin ifadeleri şu şekildedir:
"Suâl ediyorsunuz: “Bazı rivâyetlerde vardır ki, ‘Bid‘aların revâcı hengâmında ehl-i îmân ve takvâdan bir kısım sulehâ, Sahâbe derecesinde veya daha ziyâde efdal olabilir’ diye rivâyetler vardır. Bu rivâyetler sahîh midir? Sahîh ise hakîkatleri nedir?”
Elcevab: Enbiyâdan sonra nev‘-i beşerin en efdali Sahâbe olduğu, Ehl-i Sünnet ve Cemâatin icmâı bir huccet-i kātıadır ki, o rivâyetlerin sahîh kısmı, fazîlet-i cüz’iye hakkındadır. Çünkü cüz’î fazîlette ve hususî bir kemâlde, mercûh râcihe tereccüh edebilir.[1]
Görüldüğü üzere Üstad Hazretleri diğer insanların sahabeleri fazilette geçebileceği gibi bir ifade kullanmamaktadır. Dikkat edilirse cevabın baş kısmında peygamberlerden sonra insanlık âleminin en faziletlilerinin sahabeler olduğunu açıkça vurgulamıştır. Nitekim konunun geçtiği sözler eserindeki Yirmiyedinci Söz'ün Zeyl kısmı tamamıyla okunduğunda Hz. Üstadın bu risalesinde sahabelere fazillet noktasında neden yetişilemeyeceğini delilleriyle ispat etmektedir.
Burada kafa karışıklığına sebebiyet verebilecek cümle “cüz’î fazîlette ve hususî bir kemâlde, mercûh râcihe tereccüh edebilir.” kısmıdır.
Mercuh: İkinci derecede kalan şey, iki tercih arasında geride kalan.
Râcih: Üstün olan, tercih edilen, daha kıymetli ve faziletli olan demektir.
Bazen olur ki mercuh yani geride olan racihin yani üstün olanın yerine tercih edilebilir. Lâkin bu durum bazı hususi kişilerle ve durumlarla kısıtlıdır.
Mesela genelde kurşun kalemler (mercuh) tükenmez kalemlerden (râcih) daha değersizdir. Ancak bir sınav söz konusu olsa (üniversite giriş sınavı gibi) kurşun kalem (mercuh) bu hususi durumda tercih sebebi olur. Yani tükenmez kalemden (râcih) üstün olur.
Mesela evliya bir zat, bir inşaat işçisi ile mukayese edildiğinde, Allah dostu olan evliya her anlamda inşaat işçisinden daha faziletli ve maneviyatlıdır. Ama inşaat söz konusu olduğunda işçi üstün gelir ve bu konuda tercih edilir. Bu durum o işçinin üstün olduğu anlamına gelmez. Sadece inşaat işinde evliyadan daha üstündür denilebilir.
Üstad Hazretleri bunu diğer insanlarla Sahabe-i Kiram efendilerimiz arasında bir mukayese ölçüsü olarak kullanmaktadır. Ehl-i sünnet olan ehl-i hakka göre peygamberlerden sonra en üstün insanlar sahabelerdir. Bu genel kaidenin istisna durumları vardır. Bu da hususi bazı durumlardadır.
Mesela bazı âlimler ilim noktasında bir kısım sahabeden daha bilgili olabilir. Bu durum o âlimi sadece o noktada üstün kılar. Misal olarak İmam-ı Şafii veya İmam-ı Azam ilim noktasında birçok sahabeden üstündür. Hem mesela Abdülkadir Geylani hazretleri birçok sahabeden daha çok keramet göstermiştir. Bu durum sadece bu mevzulara hastır. Yoksa genel itibariyle gene sahabeler daha üstündür. Yine nice âlimler, asfiyalar ve evliyalar şahsî inayet noktasında bazı sahabelerden geçebilirler. Ancak sahabe efendilerimizin her birisinin sahip olduğu külli fazilete yetişemezler. Yetişmeleri de mümkün değildir. Zira İslâm’ın tesisinde, yeryüzüne yayılıp yerleşmesinde ilk sırayı sahabeler aldığından bütün ümmetin kazandığı sevaptan hisseleri vardır. Sürekli olarak manevi makam ve mertebeleri artmaktadır. Çünkü cümle evliya ve âlimlerin ibadet ve hizmetlerinin de sevapları önce Sevgili Peygamberimize (sav) sonra sahabe efendilerimize yazılmaktadır.
Demek "Külli Fazilet" noktasında en büyük evliya, en küçük sahabeye yetişemez. Ancak "Şahsi/Cüz'i Fazilet" noktasında pek çok evliya, bir kısım sahabe efendilerimizi geçebilirler.
Ayrıca bakınız:
https://risale.online/soru-cevap/sahabeler
[1] Sözler, 163