Birinci Sualiniz olan Rabıta Hakkında Detaylı Bilgi İçin Bakınız;
https://risale.online/soru-cevap/rabita-i-mevt
Tasavvufta Rabıtanın Disiplini
Rabıtaya başlamadan önce mürid, tam bir taharetle, Kıble ‘ye karşı namazda oturur gibi oturur. Gözlerini kapar, boynunu büker, içini ve dışını kâmil bir sükunete bıraktıktan sonra, Cenab-ı Hakk'ı, mürşidinin kendisine tarif ettiği zikirlerden birisiyle zikreder. Zikrin manasını, derinliğini ve genişliğini tefekkür eder. Kalbini her şeyden arındırarak zikrini, halen şeyhinin yaptığı zikre adapte etmeye çalışır.[1]
Böyle bir edep ve usulle başlanması mutat olan rabıtanın, müridin seviyesi ve meşrebine göre değişen uygulama şekilleri vardır. Müridlere göre farklılık arz eden ve mürşitlerce tercih edilen rabıta tatbikatını, temel noktalar nazar-ı dikkate alınarak birkaç gurupta toplamak mümkündür:
1-Talib Olan müridin, kâmil ve mükemmil mürşidinin suretini tam karşısında hayal edip, iki kaşı ortasına bakarak, bu suretteki ruhaniyete yönelmesi ve onunla beraber bulunduğunu tasavvur etmesidir. Bu bakış ve bağlanışta kendinden geçme hali başlayıncaya kadar rabıtayı sürdürmek gerekir.
2- Müridin kendisini şeyhinin hey'et ve kıyafetindeymiş gibi tahayyül etmesidir. Salik yine kendinden geçinceye kadar bu halini devam ettirir. Öyle ki salik bu irtibatıyla, zatını mürşidinin zatında, sıfatlarını ve davranışlarını da mürşidinin sıfat ve davranışlarında yok etmek, şeyhinin ahlaki üstünlük ve ruhaniyetini kendi suretinde bulmak mevkiindedir. Zira şeyhin ruhaniyeti kemalleriyle birliktedir. Hiçbir vakit ondan ayrılmaz. Bu ruhaniyet ve beraberlik duygusu iledir ki, davranışlarını şeyhinin huzurundaymış gibi düzenleyen ve huzur edebine riayet eder gibi hareket eden mürit adım adım, şeyhi gibi olmaya, kemal ve olgunluk kazanmaya başlar.
3-Müridin, mürşidinin suret, siret ve ruhaniyetini karşısında farz edip, onu kalbinin tam ortasına indirmek, kalbini uzun ve geniş bir dehliz farz ederek, mürşidini o dehlizde yürüyor ve kendisine doğru geliyor şeklinde tahayyül etmek.[2]
Bu uygulamalardan anlaşılıyor ki rabıta, mürşide duyulan muhabbet ve saygının, huzurunda olduğu gibi gıyabında da sürdürülmesidir. Bu uygulamalardan da anlaşılacağı gibi rabıta üç değişik şekilde uygulanmaktadır:
a. Pir'in suretini sadece hayalen tasavvur etmek,
b. Şeyh'in ruhaniyetini ve suretini kalbinde tahayyül etmek,
c. Müridin kıyafet ve şekline bürünerek, kendini mürşit görüntüsünde farz etmek, hal ve hareketlerinde· ona benzemeye çalışarak "fena fi'şşeyh"e alışkanlık kazanmaya çalışmak.[3]
[1] İbrahim Hilmi el-Kadiri, Medaricü'l hakîka fi'r-rabıta, İskenderiye 1963, s. 19
[2] Gümüşhanevi, Cami'ul-usul, İstanbul 1276, s.166
[3] İrfan Gündüz, Tasavvufta Bir Terim Olarak Rabıta, Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, İstanbul 1995, s.253