Tebliğ büyük bir ibadet ve sorumluluktur. Fakat bu görev usûl ve hikmet üzere yapılmalıdır. Kur’an-ı Kerim’de Rabbimiz şöyle buyurur:
“Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et; onlarla en güzel şekilde mücadele et.”[1]
Tebliğde amaç sadece “söz söylemek” değil, doğru yöntemi ve uygun ortamı da seçmektir. Pavyonlar, içki içilen, açık saçıklık ve fuhşun işlendiği mekânlar olarak bilinir. Bu tür yerlerde bulunmak — tebliğ niyetiyle bile olsa — çok dikkatli değerlendirilmesi gereken bir konudur.
Fıkıh âlimlerinin genel yaklaşımına göre, bir kişi, haram bir ortamda bulunmakla kendisini tehlikeye atacaksa, orada durması caiz değildir. Rivayetlere göre Peygamber Efendimiz (sav) gençliğinde, İslâm’dan önceki dönemde bile, içinde çalgı ve eğlence olan bir düğüne gitmek istemiş; fakat uykuya dalarak veya meşgul edilerek oraya gitmesi engel olunmuştur.[2] Bu örnek, haramların işlendiği mekânlardan uzak durmanın faziletine ve tebliğin temiz bir yolla yapılması gerektiğine delildir.
Her Müslüman, elinden geldiğince iyiliği emredip kötülükten sakındırmakla vazifelidir. Ancak bunu yaparken kendi imanını, iffetini, imanî vakarını korumak zorundadır. Eğer tebliğ yapılacak ortam haramla doluysa, oraya girmeden de tebliğ yolları vardır: dışarıda konuşmak, davet etmek, o kişilere özel bir ortamda ulaşmak gibi. Ehl-i tarîk büyükleri genelde “harama düşme ihtimali varsa oradan uzak dur” düsturunu esas almışlardır.
Tebliğle alakalı detaylı malumat için lütfen bakınız;
[1] Nahl, 16/125
[2] Bkz. İbn Hişâm, Sîre, c.1

