Fırat, Nil, Dicle, Seyhun ve Ceyhun nehirlerinin Cennet’ten geldiğini bildiren hadis-i şerifler vardır. Üstad Bediüzzaman Hazretleri bu hadislerin manasını birkaç yerde izah etmiştir. Kısaca onların mânevî bir Cennetten geldiklerini vurgulamaktadır. Yani onların menbaları manevî bir Cennet sayılır.
Çünkü görünüşteki dünyevî sebeblerle izah edilemeyecek kadar bol ve bereketlidirler. Hem Cennet’ten gelir gibi pek çok rahmet ve ikram-ı ilahîye vesiledirler. Yani hadiste kasdedilen Cennet hakiki değil, mecazi bir Cennettir.
Mübarek Nil nehri de bu beş önemli nehirden birisi olması münasebetiyle beslendiği kaynaklarla akıttığı su miktarının kıyaslanamayacak farklılıkta olduğunu Üstadımız veciz bir şekilde ifade buyurmuştur. Yani sıcak bir bölge ve susuz topraklar yağdırılan yağmurların dağın mahzenine inmesini zorlaştırmakla belki o yağmurların çok az bir miktarı dağın mahzenine inebiliyor. Halbuki Mübarek Nil nehrinin altı aylık akıttığı su, buz olsa diyor Üstadımız Cebel-i Kamer adı verilen dağdan daha büyük olur. O halde Hadisin rivayetinden gelen Cennet Irmakları ifadesinin ne kadar münasip olduğu anlaşılır. Çünkü hakiki kaynak o dağ olsa anca 6 ay Mübarek Nil'i besleyebilir.
Nil'in kaynağıyla alakalı İslam Ansiklopedisindeki Nil Maddesinden alıntı:
İlk defa Batlamyus’un Coğrafya’sından Muhammed b. Mûsâ el-Hârizmî’nin naklettiği bu rivayete göre sular öncelikle, Ekvator’un güneyinde yer alan Cebelikamer’deki küçük nehirler vasıtasıyla birkaç gölde toplanmakta ve bunlar daha sonra Nil’in kaynağını oluşturmaktadır (Śûretü’l-arż, s. 106-109). Bu bilgi pek çok İslâm coğrafyacısı tarafından tekrar edilmiştir (İbn Havkal, s. 148-149; Şerîf el-İdrîsî, I, 32-33)
Ayrıca bakınız: