Bediüzzaman Hazretleri, insanların dalalet/sapkınlık yoluna düşme sebeplerini izah ederken bahsi geçen kuvvelerden şöyle söz etmektedir:
Hem insandaki nebâtî ve hayvânî kuvveler, âkıbeti görmediklerinden ve düşünemediklerinden ve insandaki letâif-i insaniyeye galebe ettiklerinden, o yoldan çıkmak istemiyor ve hazır ve muvakkat bir lezzetle mütesellî oluyorlar.1
Nebati Kuvveler
Nebati kuvveler, insanın bitkilerle ortak olan, irade dışı gerçekleşen temel biyolojik fonksiyonlarını ifade eder. Bu güçler doğrudan hayatın fiziksel olarak devamlılığını sağlar. Başlıca özellikleri şunlardır:
Beslenme: Vücudun dışarıdan gıda alıp bunu enerjiye ve hücreye dönüştürmesidir.
Büyüme: Hücrelerin çoğalması, boyun uzaması ve organların gelişmesidir.
Örnek: Biz uyurken bile kalbimizin atması, hücrelerimizin yenilenmesi veya bir yanımızın iyileşmesi nebati kuvvelerin bir sonucudur. Tıpkı bir ağacın güneş ve su alarak büyümesi gibi, insan bedeni de bu kuvve sayesinde farkında olmadan büyür ve gelişir.
Hayvani Kuvveler
Hayvani kuvveler, insanın dünya ile etkileşime girmesini ve hayatta kalma reflekslerini yönetirler. İnsandaki hayvani kuvveler iki ana başlıkta incelenir:
Kuvve-i Şeheviye (Arzu): İnsanın hoşuna giden, menfaatine olan şeyleri isteme duygusudur. (Yemek yeme isteği, karşı cinse duyulan arzu vb.)
Kuvve-i Gadabiye (Öfke/Savunma): İnsanın kendisine zarar verecek şeyleri uzaklaştırma, kendini koruma ve mücadele etme duygusudur.
Örnek: Acıktığınızda yemek aramamız (şeheviye) veya bir tehlike anında korkup kaçmamız ya da kendimizi savunmamız (gadabiye) hayvani kuvvenin birer yansımasıdır.
Bu kuvvelerin ortak özelliği, sadece "an" odaklı olmalarıdır. Geleceği düşünemezler. Eğer bu kuvveler, insanın kalp ve ruh gibi ulvi duygularına galip gelirse, insan sadece geçici lezzetlerin peşinden giderek büyük bir yanılgıya düşebilir.
Bediüzzaman Said Nursi, Lem’alar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s.80

