"Muhyiddin gibi ulûm-u İslâmiyenin bir mucizesi bulunan bir zâtı tezyifte haksızdır." Burada "Muhyiddin-i Arabi'nin bir mucizesi" diye geçiyor; mucize sadece peygamberlere has iken, bu ifadeyi nasıl anlamamız gerekir?

Metne dikkat edilirse Muhyiddin Arabi'nin mucizesi demiyor. Ulum-u İslamiyenin bir mucizesi Muhyiddin olarak geçiyor.

Kainatta yaratılan her şey Allah’ın birer mucizesidir. Ağaç, meyve, sinek, hava… yaratılmış olarak aklımıza ne geliyorsa. İslami bütün hükümler ve ilimler de birer mucizedir. Çünkü o ilimler Kuran’ın hükümlerini araştırır ve bize izah eder. Kuran’ın ve İslam’ın hükümleri bütün asırlara hitap eder ve bütün asırların ihtiyacına cevap verir. İnsanların ortaya koyduğu hükümler ise en fazla 30/40 yılın ihtiyacına cevap vermektedir. Bu da Kurani ve İslami ilimlerin beşeri değil semavi olduğunu, Allah’ın bir mucizesi ortaya koyar.

Kuran ve islam ilimleri öyle bir mucizedir ki hiçbir beşeri kanunun yetiştirmeye muvaffak olamadığı Ahlaki mucizenin en güzeli olan insanları yetiştirmiş. İnsanlığın güneşleri, ayları ve yıldızlarını yetiştirmiştir. Başta Sevgili peygamberimiz Kuran ahlakını kendinde tamamen göstererek Kuranın bir mucizesi olduğunu ortaya koymuştur. Peygamber efendimizin en büyük mucizesi nasıl ki Kuran olmuş sa, Kuran’ın da en büyük mucizelerinden biri en mükemmel ahlaka sahip olan Peygamberimiz (sav) olmuştur. Bu konuda Bediüzzaman hazretleri de şöyle buyurur. ”Nasıl ki Kur’ân, bütün mu‘cizâtıyla ve hakkāniyetine delil olan bütün hakāikiyle, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’ın bir mu‘cizesidir. Öyle de, Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm bütün mu‘cizâ­tıyla ve delâil-i nübüvvetiyle ve kemâlât-ı ilmiyesiyle Kur’ân’ın bir mu‘cizesidir.”[1] Bu yönüyle sahabeler evliyalar da Kuran’ın ve İslami ilimlerin birer mucizesidir. O mucizelerden biri de Abdülkadir-i Geylani(ra), Muhyiddin-i Arabi(ra), İmam-ı Rabbani(ra), Bediüzzaman(ra) gibi evliyalardır.

[1] Zülfikar Mecmuası, 147, 25. Söz, Bediüzzaman Said Nursi.