Soru

Veriliş Gayelerine Göre Mucizenin Tasnifi

Mucizenin çeşitlerini sormuştm. Sizde 3'e ayrıldığını söylemişsiniz ve izah etmiştiniz. Bir de mucizeleri, gayesine göre tasnif edenler var. Onu da izah eder misiniz?

Tarih: 18.02.2025 11:17:13

Cevap

MÛCİZE'NİN VERİLİŞ GAYELERİNE GÖRE TASNİFİ

1-  Allah'ı Tanıttırma Gayesi

Mûcize, Allah'ın bir tasarrufu ile tabiatta âdet haline gelmiş kanunların değişmesidir. Mûcizenin gerçekleşmesi ile yani tabiat kanunlarına olan müdahale ile Allah, her şeyin kendisine musahhar olduğunu, ilim, irade ve kudretinin çok geniş ve muhit olduğunu insanlığa belki tüm mahlûkata bildirmektedir.[1]

2- Nübüvveti İspat Gayesi

Mûcize göstermekle maksut edilen bir diğer gaye de Allah'ın, peygamberlerini nübüvvetteki/peygamberlikteki iddialarında tasdik etmesidir.  Çünkü iddia delili istilzam eder. Eğer iddia edilen şeye delil getirilmezse doğruluğu şüphelidir. İşte tabiat kanunlarındaki bu değişiklik nübüvveti ispat eden bir delildir. Kelamcılar bu hakikate şu misal ile ayna tutmaktadırlar. Misale göre; padişahın da bulunduğu bir mecliste birisi insanlara padişahın kendisini bir işte vazifelendirdiğini söyler. Orada bulunanlar ise müddeinin iddiasına delil getirmesini isterler. Bu esnada orada bulunan padişah "Evet" demekle iddia sahibini tasdik edebilirken bunun yerine bir âdetini o kişinin ricasıyla değiştirir ve delil isteyen kişiler için padişahın âdetini değiştirmesi "Evet" sözünden çok daha kesin bir delil olur.[2] Mekke halkının Resûlullah'tan mûcize istemeleri neticesinde ayın ikiye ayrılması[3] vb. mûcizeler misalde olduğu gibi Allah'ın âdetini değiştirerek nübüvvet iddiasını doğrulamasıdır.

3- Hidâyet Gayesi

Mûcizenin temel gayelerinden birisi de tehaddî sonrasında insanları acze düşürerek onların hidâyetini sağlamaktır. Önyargıdan uzak ve insaflı kimseler iseler onlara fayda verir.[4] Binaenaleyh bu mûcizeler toplumun ilgili olduğu, terakki ettiği, geliştiği, uzmanlaştığı alanlarda olmalıdır. Çünkü insan zayıf kaldığı yöne nispeten güçlü olduğu yönde daha çok aciz kalır. Üzerinde daha fazla düşünme ihtiyacı hisseder.[5] 

Mesela, Hz. Mûsâ’nın yaşamış olduğu zaman ve toplumda sihir meşhurdu. Hz. Mûsâ’nın çoğunluk mûcizesi onları sihirden aciz bırakacak türden geldi. [6] Hz. İsâ’nın (a.s) yaşamış olduğu zaman ve toplumda tıp meşhur ve uzmanlaşılmış alandı. Allah, Hz. İsâ'nın eliyle ölüleri diriltmek, kör olanları iyileştirmek vb. mûcizeleri ile en güçlü oldukları alanda onları aciz bıraktı.[7] Hz. Muhammed (s.a.v) zamanında Mekkeliler ve Araplar'ın zirve olduğu alan ise belagat ve şiirdi. Hz. Peygamber (s.a.v) de Kur’ân-ı Kerim’le meydan okuyarak en kuvvetli oldukları alanda onları aciz bıraktı.[8] Bediüzzaman Hazretleri, Hz. Muhammed (s.a.v) döneminde revaçta olan alanlara hitabet, fesahat, kâhinlik, gaipten haber verme, geçmiş hadiseleri ve yaratılışa ait bazı olayları bilmek gibi konuları da ilave etmektedir. [9]

Kur’ân, Hz. Mûsâ'ya uzunca müddet iman etmeyen sihirbazların "asanın yılana dönüşmesi" ve "yed-i beyda" mûcizesini gördükleri zaman bunun sihir nev'inden bir şey olmadığını kabul ile iman ettiklerini haber vermektedir.[10] Bu mûcize hidâyet maksadına uygun bir misaldir.

4- İnananlara Yardım ve İkram Gayesi

Allah kendisine iman edenlere ve dinine yardımda bulunanlara yardım edeceğini vadetmiştir.[11] Bu yardım kimi zaman inananların ihtiyaçlarını gidermek suretiyle olmaktadır. Allah'ın mûcize göndermekteki bir diğer gayesi de budur. Bu tür mûcizeler hemen hemen bütün peygamber ve kavimlerinin hayatında göze çarpmaktadır. Nitekim Allah tarafından gönderilen yardım, onlara şevk vermekte ve onların huzuru elde etmesini sağlamaktadır. Bu tür mûcizelerin gerçekleşmesi için bir meydan okuma şart değildir.[12]

Bedir Savaşı'nda düşmanlara nispeten çok az kişiden müteşekkil bir orduya sahip olmalarına rağmen Allah'ın, İslâm Ordusuna meleklerle ve yağmurla yardım ederek zafer ihsan etmesi,[13] su ve yemeğin bereketlenmesi hadiseleri;[14] havarilerin isteği üzerine Hz. İsâ'ya gökten sofra indirilmesi;[15] Hz. Mûsâ ve İsrailoğullarını, Firavun’un ordularından kurtarmak için denizin yarılması,[16] su ihtiyaçlarını binaen asayı vurmak suretiyle çöldeki kayadan on iki pınar fışkırması,[17] yiyecek ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla gökten bıldırcın ve kudret helvası indirilmesi, yolculuklarında bulutların gölgelik olması [18] bu tür mûcizelerdendir.

5- Helak Gayesi

Allah'ın bir kısım mûcizeleri de helak gayesiyle gerçekleşmiştir. Allah, kendisine isyan edip peygamberlerinin davetlerini doğrulamayan, onlara ve destekçilerine hem psikolojik hem de fiziksel eziyet ve sıkıntı veren toplumları cezalandırmıştır. Bunlar birçok defa mûcize gördükleri halde akıllarını kullanmayıp inat ederek isyan üzere devam etmekteydiler. [19]

Hz. Nûh'un kavmi mûcizeler görmelerine rağmen iman etmemekte, Peygambere ve iman edenlere zulmetmekteydiler. Rivâyetlere göre kavmi, Hz. Nûh'u bayılana kadar acımasızca döverdi. Hz. Nûh ayıldığında ise hemen kavmine dua edip şöyle derdi; "Rabbim, kavmimi bağışla, çünkü onlar bilmiyorlar." Kimi zaman öldüğü sanılıp evinin önüne atılırdı.[20] Bu akıl almaz eziyet ve işkenceler neticesinde yeryüzü Allah'tan bir azap ile suyla dolmuştu.[21]

Hz. Hûd, Âd kavmine peygamber olarak gönderilmişti. Âd kavmi mûcize olarak kendilerine bir melek indirilmesini talep etmişler, Allah da onların bu taleplerine karşılık vermemişti. Âd kavmi beş yüz kişinin kaldırmaktan aciz olduğu ağırlığa sahip taşlardan kapılarına kanat yapıyordu. "Kuvvetçe bizden daha güçlü kimmiş." diyerek meydan okuyorlardı. [22] Onlardan biri ayağını yere vurunca ayağı yere giriyordu.[23] Âd kavmi yalanlamaya ve zulmetmeye devam etti ve sonunda yedi gece sekiz gün aralıksız devam eden bir rüzgârla Allah onları helak etti.[24]

Hz. Lût, Sodom kavmine peygamber olarak gönderilmişti. Bu kavim Allah'a ve peygamberine isyan ediyordu. Tüm uyarı ve ikazlara rağmen kadınlar yerine erkeklerle beraber olmayı tercih ederek ahlaksızlık ve günahta ısrarcıydılar. Nihâyet Hz. Lût; “Ey Rabbim! Yeryüzünde bozgunculuk yapan şu topluluğa karşı bana yardım et." dedi.[25] Allah'ın gönderdiği meleklere de kötülük yapmak istemeleri üzerine gökten üzerlerine taş yağarak helak edildiler.[26]

Hz. Şuayb'de Medyen halkına gönderilmişti. Onlar putlara tapıyor, ölçü ve tartıda hile yapıyorlardı.[27] Medyen Halkı yapılan ikazları dikkate almadılar. Bunun üzerine onlar şiddetli bir yer sarsıntısı,[28] şiddetli bir ses[29] ve gölge günü azabı[30] ile helak oldular.

Bunlara ek olarak Hz. İbrâhim'in kavmi,[31] Hz. Sâlih'in kavmi,[32] Firavun ve kavmi[33] ve Ashâbü’l-Karye'nin[34] helakları bu tür mûcize çeşitlerine örnektir.

(Bu yazı, Abdulkadir Ertaş tarafından yazılan ve kendi neşriyatımızın basımlarının yapıldığı Süeda Yayınları tarafından yayımlanan "Risale-i Nur'da İsrâ, Miraç ve Şakk-ı Kamer" adlı kitaptan alınmıştır. Daha detaylı malumat için bakabilirsiniz.)

Mucizenin çeşitleri için lütfen bakınız;

https://risale.online/soru-cevap/mucize-nedir-cesitleri-nelerdir


[1]      Şehristânî, Nihâyetü’l-İkdâm fî ‘İlm-i Kelâm, Mektebetu’s-Sekâfetu’d-Diniyye, Kahire 2009, s. 413-414.

[2]      Bkz. Ebû Mansur Abdulkâhir b. Tâhir et-Temîmî Bağdâdî, Usûlu’d-Dîn, Dâru’l- Kutubi’l-‘İlmiyye, Beyrut 1981, s. 178-179; İmâmu’l-Harameyn Ebu’l-Me’âlî ‘Abdulmelik el-Cuveynî, Akîdetu’n-Nizâmiyye fî’l-Erkâni’l-İslamiyye, thk. Muhammed Zâhid el-Kevserî, el-Mektebetu’l-Ezheriyye, Kahire 1992 s.67-68; Nûreddîn es- Sâbûnî, Kitâbu’l-Bidâye mine’l-Kifâye fi’l-Hidâyeti fî Usûli’d- Dîn, Thk. Fethullah Huleyf, Dâru’l Me’ârif, Mısır 1969, s.88; Hüseyin el-Cisr, Er-Risâletü’l-Hamîdiyye, trc. Manastırlı İsmail Hakkı, Sufi yay., İstanbul 2008, s.63; Ebu’l-Mu’în Meymun b. Muhammed Nesefî, Tabsıratu’l-Edille fî Usûli’d-Dîn, thk. Claude Salamé, Dımaşk 1990, c.1, s. 471; Mes'ud b. 'Umer b. Abdullah Sa’duddîn Taftâzânî, Şerhu’l-Mekâsıd, Thk. Abdurrahmân ‘Umeyre, Nşr. Sâlih M. Şeref, ‘Âlemu’l-Kutub, Beyrut 1998, s. 96, Nursi, Zülfikar, s.227

[3]      Bkz. Müslim, Münafikîn, 46

[4]      Bulut, “Mûcize”, c.30, s.350-352

[5]      Yasin Ulutaş, İslâm Düşüncesinin Teşekkül Döneminde Mucize Anlayışları (Kahramanmaraş: Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 2018), s.53

[6]      A’râf, 7/106-110, Tâhâ, 20/18-23

[7]      Âl-i ‘İmrân, 3/49

[8]      Ebu Osman el-Cahız, Huceccü’n-nübüvve, Dâru Mektebetu’l-Hilâl, Beyrut 2002, s.156; Nursi, Zülfikar, s.227

[9]      Nursi, Zülfikar, s.227

[10]   Bkz. Tâhâ, 20/70-71; Şu‘arâ, 26/48

[11]   Muhammed,47/7; Rûm, 30/47.

[12]   Bulut, “Mûcize”, c.30, s.350-352

[13]   Âl-i İmran, 3/123-128; 8/Enfal, 9-11

[14]   Buhârî, Menâkıb, 25

[15]   Mâide, 5/111-115.

[16]   Bakara, 2/50; Yûnus, 10/90-92; İsrâ, 17/103; Tâhâ, 20/77-78; Şu‘arâ, 26/60-68; Duhân, 44/23-24.

[17]   Bakara, 2/60; A‘râf, 7/160

[18]   A‘râf, 7/16

[19]   Halil İbrahim Bulut, Nübüvvetin İspatında Mucize, Araştırma Yayınları, Ankara 2016, s. 44

[20]   Kurtubî, el-Câmi‘ li Ahkâmi’l-Kur’ân, c.9, s. 43

[21]   Hûd, 11/44

[22]   Fussilet, 41/15

[23]   Celâleddin es-Süyûtî, Ed-Dürrü’l-Mensûr fi et-tefsîr Bil-me’sûr, Darû el-Fikr, tarih yok Beyrut, c.7, s. 678

[24]   Kamer, 54/19-20; Hâkka, 69/7

[25]   Ankebût, 29/30

[26]   Aʻrâf, 7/84; Şuarâ,26/173; Neml, 27/58

[27]   Şuʻarâ, 26/176-179; A‘râf, 7/85

[28]   A‘râf, 7/91; Ankebût, 29/37

[29]   Hûd, 11/94.

[30]   Şuʻarâ, 26/189; Gölge günü için bkz; ‘İmâduddîn Ebu’l-Fidâ İsmaîl İbn Kesîr, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, thk.Sami bin Muhammet Selamet, Daru’t- Tıybeti li’n- Neşr ve’t- Tevzi’, Basım yeri yok 1999, c.6, s.161

[31]   Tevbe, 9/70

[32]   Aʻrâf, 7/78

[33]   Yûnus, 11/90-93, Enfal, 8/54

[34]   Yâsîn, 36/13-29


Yorum Yap

Yorumlar