Risale-i Nur'da insana neden misal-i musağğar denilmiştir? Ya da neden âlem-i asgar denilmiştir? Bu ifadeleri nasıl anlamalıyız?
Musaggar: Küçük duruma getirilmiş, küçültülmüş, ufaltılmış.[1] Demektir. Misâl-i Musaggar ise küçültülmüş bir örneği şeklinde anlaşılmaktadır.
Asgar: Çok (daha, en, pek) küçük[2] demektir ki Âlem-i asgar da yine küçük bir âlem anlamına gelmektedir.
Mesela “Yani şu kâinât denilen âlem-i ekber ve insan denilen onun misâl-i musağğarı olan âlem-i asgar,…”[3] cümlesinde kâinat büyük âlem, buna karşılık insan da onun küçük bir misali olması cihetiyle küçük bir âlemdir.
İnsan kâinatın küçük bir misalidir. Zira kâinatta bir ağaç ise insan o ağacın bütün hususiyetlerini kendisinde barındıran bir meyvesi ve özeti hükmündedir. Üstâd Bediüzzaman Hazretleri: “İşte insan, Cenâb-ı Hakk’ın böyle antika bir san‘atıdır. Ve en nâzik ve nâzenîn bir mu‘cize-i kudretidir ki, insanı bütün esmâsının cilvesine mazhar ve nakışlarına medâr ve kâinâta bir misâl-i musağğar sûretinde yaratmıştır.” [4] diyerek insanın bütün esmâ-ı İlâhiyeye mazhar olan en geniş bir sanatı olduğunu ifade etmiştir. Koca kainatta tecelli eden her bir isim adeta insanda da tecelli etmekte ve bu sebeple insan bir nevi küçük bir kainat olmaktadır.
İnsanda bütün isimlerin tecellisinin izahı için lütfen bakınız;
https://risale.online/soru-cevap/insanin-esmaya-mazhariyeti
İnsan, koca kâinatın küçük bir numûnesi, misâl-i musaggarı ve hulâsası suretinde yaratılmıştır. Koca incir ağacına nokta gibi çekirdeğini fihrist ve zübde yapan Cenâb-ı Hak, insanı dahi kâinatın çekirdeği hükmünde yaratmıştır. İnsanı büyütmüş olsak her şeyiyle bir kâinat olacaktır.
Peki nasıl?
Maddeler halinde sıralayalım:
1- İnsan madde itibariyle kâinatın bir küçük misâlidir. Maddi âlemdeki tüm elementlerden birer numûne insanda vardır.
2- Yine manevi âlemlerin her birinden birer numûne dahi insanın mahiyetine takılmıştır. Âlem-i emirden ruh, âlem-i misâlden hayal insana verildiği gibi kalp, sır ve daha nice duygu ve hisler, o âlemlerden insana takılmış küçük numûnelerdir.
3- İnsan sahip olduğu pek çok zahirî ve batınî cihazları ve hisleriyle Cenâb-ı Hakk’ın bütün isimlerine ayine olabilecek bir fıtratta yaratılmıştır. Bu noktada koca kâinatta tecelli edip görünen Allah’ın güzel isimleri tek başına cami’ bir istidâta sahip insanda dahi tecelli edebilir. İnsanı bu denli koca kâinatla eşdeğer kılan hatta daha da üstüne çıkaran sır ise, insanda her âlemle irtibat kuracak cihaz ve duyguların varlığı en önemlisi de Rabbimizin bütün isimlerini bir derece bilip tanıyıp âyinedârlık yapabilecek ene gibi bir emânet-i kübrâyı omuzlamış olmasıdır.
4- Yine insan külli niyeti ve nihayetsiz i’tikâdı ile bütün varlıkların ibadet ve şükürlerini kendi namına Allah’a takdim edebilecek bir istidatta yaratılmıştır.