Bazıları mevlid kandilinin bidat olduğunu söylüyor ve o günü kutlamak caiz değildir diyorlar?
Haşa ki, Peygamber Efendimiz (asm)'ı anmak, dünyaya gelişinden memnuniyet duymak ve yılın bir gecesini onu tanıtan ve hatırlatan sohbetlerle ve ona hatimler okuyarak geçirmek bid'a olsun.
Aksine yılın bütün gecelerinde O zat-ı mübarek (asm) anılsa, hakkında sohbetler yapılsa ve ruhuna hatimler hediye edilse yine azdır.
İslam tarihinin en büyük allamelerinden ve asrının müceddidi olan İmam Celeleddin Suyuti, mevlidin bid'â değil, bid'a-i hasene olduğunu şöyle bildiriyor:
"İnsanların peygamber (asm)'ın doğum gecesi için toplanıp Kur’an okumaları, Hz. Peygamber (a.s.m)’in doğumuyla ilgili haberleri, menkıbeleri seslendirmeleri, bu münasebetle yemek tertiplemeleri bida-i hasenedir.
Çünkü, bu toplantılarda Hz. Muhammed (a.s.m)’e karşı büyük bir yüceltme, bir saygı, onun dünyayı teşriflerinden ötürü büyük bir sevinç söz konusudur. Bu da, sahibine büyük bir sevap kazandırır.” (Suyutî, el-Havî li’l-fetavî)
Ayrıca, yine en büyük alimlerden İbn-i Hacer Askalani ve İbn-i Hacer Heytemi'nin de mevlid kandili hakkında fetvaları vardır.
Asırlar boyunca ehl-i sünnetin Resul-ü Ekrem (asm)'ın doğum gecelerini mübarek bir gece addederek ihya etmeleri şahiddir ki bu bid'a değildir. Çünkü Peygamber Efendimiz (asm), "Ümmetim dalalet üzerinde toplanmaz" (Beyhaki) buyurmuştur. Eğer bu bid'a olsa idi, ümmet-i Muhammed (sav) buna en baştan iltifat etmezdi.
Hem neden bid'a olsun? Böyle şeylerde neye hizmet ettiğine ve İslamî bir temeli olup olmadığına, ya da bu temellere zarar verip vermediğine bakılır.
Aynı bu meseleye benzer şekilde, Üstad Bediüzzaman'a, sakal-ı şerif ziyaretinin bid'a olup olmadığı sorulduğunda vesilelik cihetini ve ümmetin kabulünü delil yaparak şu cevabı vermiştir:
"Acaba her câmide bulunan, sağlam sened ile bu saç Hazret-i Risalet'in saçı olduğu sabit midir ki, ona karşı ziyaret makul olabilsin?
Birden hatıra geldi ki: O saçların ziyareti, vesiledir. Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm'a karşı salavat getirmeye sebeb ve bir hürmet ve muhabbete medardır (sevgi sebebidir).
Vesilelik ciheti o şeyin zâtına bakmaz, vesilelik cihetine bakar. Onun için eğer bir saç hakikî olarak Lihye-i Saadet'ten (sakal-ı şeriften) olmasa dahi, madem zahir hale göre öyle telakki edilmiş ve o vesilelik vazifesini yapıyor ve hürmete ve teveccühe (Peygamber asm'a yönelmeye) ve salavata vesile oluyor; kat'î sened ile o saçın zâtını teşhis ve tayini lâzım değildir. Yalnız, aksine kat'î delil olmasın, yeter.
Çünki telakkiyat-ı âmme ve kabul-ü ümmet (ümmetin genel anlayış ve kabulü), bir nevi' hüccet (kesin delil) hükmüne geçer.
Bazı ehl-i takva böyle işlerde, ya takva veya ihtiyat veya azimet noktasında ilişseler de, hususî (bazı yönlerden) ilişirler. Bid'a da deseler, bid'a-i hasene (güzel-faydalı bid'a) nev'inde dâhildir. Çünki salavata vesiledir." (16. Lema)
Yine, Sünnet-i Seniye Risalesi'nde aynen olmasalar da asılları kitap ve sünnette bulunan şeylerin bid'a olmadıklarını şöyle izah eder:
"...Asılları Kitab ve Sünnetten alınmak şartıyla ayrı ayrı tarzda, ayrı ayrı surette olmakla beraber, mukarrer (yerleşik ) olan sünnet-i seniyenin asıl ve esaslarına muhalefet etmemek ve bozmamak şartıyla, bid'a değillerdir. Lâkin bir kısım ehl-i ilim, bunlardan bir kısmını bid'aya dâhil edip, fakat "bid'a-i hasene" namını vermiş." (11. Lema)
Madem mevlid kutlamaları Müminlerin kalplerindeki Rasulullah (sav) sevgisini canlı tutmaya ve ona olan muhabbeti artırmaye sebeb oluyor ve hiç bir zararı yoktur elbette güzeldir, faydalıdır, bid'a falan değildir. Bu güne kadar ehl-i sünnetten buna bid'a diyen büyük bir alim çıkmamıştır.
Bu iddialar ehl-i sünnet harici bir kısım bid'a fırkalarının görüşleri olup oradan halkın arasına sızmaktadır.
Mevlid kutlamalarının vesile olduğu şey Rasullulah (s.a.s.)'ı sevmek ve O'na olan sevgiyi artırmaya çalışmaktır. Bu sevgi hadislerle de açıkça istenmiştir:
"...Allah'a yemin ederim ki, sizden hiçbiriniz beni babasından, evladından ve bütün insanlardan daha çok sevmedikçe, iman etmiş sayılmaz" (Buhari, İman 8).
Üstad Bediüzzaman da mevlidin okunmasından pek çok sitayişle bahsetmiş ve okumaya teşvik etmiştir. Şöyle der:
"Mevlid-i Nebevî ile Mi'raciyenin okunması, gayet faydalı ve güzel bir âdettir ve beğenilen bir âdet-i İslâmiyedir. Belki hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyenin, gayet latif ve parlak ve tatlı bir medar-ı sohbetidir.
Belki hakaik-i imaniyenin hatırlatılması için, en hoş ve şirin bir derstir. Belki imanın nurlarını ve Allah sevgisi ve Peygamber aşkını göstermeye ve tahrike en heyecean verici ve tesirli bir vasıtadır.
Cenab-ı Hak bu âdeti ebede kadar devam ettirsin ve Süleyman Efendi gibi mevlid yazanlara Cenab-ı Hak rahmet etsin, yerlerini Cennet-ül Firdevs yapsın, âmîn..." (24. Mektub)
Ayrıca, Bediüzzaman Hazretleri, Mevlid gecesini tebrik etmiş ve mübarek bir gece olarak ifade etmiştir:
"Aziz, sıddık kardeşlerim!
Evvelâ: Mevlid-i Şerifinizi ruh u canımızla tebrik ediyoruz ve muvaffakıyetinizi ve Nurların fevkalâde tesirli intişarlarını sizlere müjde ediyoruz ve Nurcuları tebrik ediyoruz.
Sâniyen: Bu mübarek gecede ..." (Emirdağ Lahikası)