Mescidde tesbihatın cemaatle yapılmasına karşı çıkan, bidattır diyen arkadaşım var. Aynı arkadaşım kandiller için de bid'adır diyor. Tesbihatin cemaatle yapılması ve kandiller hususunda bilgilendirebilir misiniz?
Bid’a ya da diğer bir ifadeyle bid’at, İslâmiyet’te olmadığı halde sonradan ortaya çıkan ve İslam’a ve sünnet- seniyye’ye zıt olan ve sünnetin ve İslamî şeairin ortadan kalkmasına yol açan dine zararlı yeni uygulamalar demektir. Bid’at hakkında Bediüzzaman Hz. şu tespitlerde bulunur:
“Resul-i Ekrem (asdm) ferman etmiş: “Bütün bid’alar dalalettir. Bütün dalaletler ise ateştedir.” Yani “Bu gün size dininizi tamamladım” (Maide, 3) ayetinin sırrıyla: Kavaid-i Şeriat-ı Garra (şeriatin kaideleri) ve desatir-i Sünnet-i Seniye (sünnetin düsturları), tamam ve kemalini bulduktan sonra, yeni icadlarla o düsturları beğenmemek veyahut hâşâ ve kellâ, nâkıs (noksan) görmek hissini veren bid'aları icad etmek, dalalettir, ateştir.” (Sünnet-i Seniyye Risalesi, 6. Nükte)
“Sünnet-i Seniyenin herbir nev'ine tamamen bilfiil ittiba etmek (uymak), ehass-ı havassa (en seçkinlere) dahi ancak müyesser olur. Ona bilfiil olmasa da, binniyet, bilkasd tarafdarane ve iltizamkârane talib olmak (niyetle ve taraftarlıkla istemek), herkesin elinden gelir. Farz ve vâcib kısımlara zâten ittibaa mecburiyet var. Ve ubudiyetteki (ibadetlerdeki) müstehab olan Sünnet-i Seniyenin terkinde günah olmasa dahi, büyük sevabın zayiatı var. Tağyirinde (değiştirmekte) ise, büyük hata vardır.
Âdât ve muamelâttaki (günlük adet ve muamelelerindeki) Sünnet-i Seniye ise, ittiba ettikçe, o âdât (adetler), ibadet olur. Etmese itab (ceza) yok. Fakat Habibullah'ın (Allah’ın en sevgili kulu olan Peygamberimiz’in) âdâb-ı hayatiyesinin nurundan istifadesi azalır. Ahkâm-ı ubudiyette (ibadete dair hükümlerde) yeni icadlar bid'attır. Bid'atlar ise, “Bu gün size dininizi tamamladım” ayetinin manasına münafî (zıt) olduğu için, merduddur (reddedilmiştir).
Fakat, tarîkatta evrad ve ezkâr (zikirler) ve meşrebler (hususi usuller) nev'inden olsa ve asılları Kitab ve Sünnetten ahzedilmek (alınmak) şartıyla ayrı ayrı tarzda, ayrı ayrı surette olmakla beraber, mükerrer (tekrarlanmış) olan usûl ve esasat-ı sünnet-i seniyeye (sünnetin aslına ve esaslarına) muhalefet ve tağyir etmemek (bozmamak) şartıyla, bid'a değillerdir. Lâkin bir kısım ehl-i ilim, bunlardan bir kısmını bid'aya dâhil edip, fakat "bid'a-i hasene" (güzel zararsız yenilik) namını vermiş. (Sünnet-i Seniyye Risalesi, 9. Nükte)
Bidatın çeşitleri
Peygamberimiz (s.a.v) “Kim İslam’da güzel bir çığır açarsa, kendisinden sonra onunla amel edildiği takdirde, o ameli işleyenlerin sevabı kadar, ona sevap yazılır. Onunla amel edenlerin sevabından da eksiltilmez. Kim de İslam’da kötü bir çığır açarsa, kendisinden sonra onunla amel edildiği takdirde, o ameli işleyenlerin günahı kadar, ona günah yazılır. Onunla amel edenlerin günahından da eksiltilmez. (Sahih-i Müslim, Kitabül İlm, Bab, 6, hn, 6975) buyurmuştur.
İslam alimleri peygamberimizin bu ve benzeri hadislerden yola çıkarak, bidatı “bidat-ı hasene” ve “bidat-ı seyyie” olmak üzere iki kısma ayırmışlardır.
Bidat-ı hasene; Kur’an ve sünnete muhalif olmayan, hatta Kur’an ve sünnetten delilleri olan bidatlerdir. Örneğin, peygamberimiz döneminde Kur’an yazılmıştı, fakat bir kitap haline getirilmemişti. Onun bir kitap haline getirilmesi güzel bir bidat sayılabilir. Yine ilk dönemlerde Kur’an harflerinde noktalar, harekeler, ayet numaraları yoktu. Sonradan bunlar eklendi. Keza teravih namazının cemaatle kılınması, camilere minareler yapılması da böyledir. Bunlara daha pek çok şeyi ekleyebiliriz.
Bidat-ı seyyie ise; Kur’an ve sünnete muhalif olarak ortaya çıkan şeylerdir. Bugün pek çok Avrupai adetleri bu kısma koymamız mümkündür.
Mübarek gecelere örnek Kadir gecesidir. Kadir gecesi Kuran'da geçen mübarekliğ tasdik edilmiş bir gecedir. Hem Berat gecesi için çok ciddi hadisler vardır. Hem de bu zamana kadar ümmetin ve mübarek zatların uygulamaları vardır. Bir şeyin varlığını isbat etmek için hepsini göstermeye gerek yoktur. Bir örnek hepsini isbat eder. Mesela dünyada elma olduğunu isbat için bütün elmaları göstermeye gerek yoktur. Bir elmanın varlığı bütün elmaları isbat eder. Şimdi bazı kendilerini beğenmiş kimseler hadisleri ve ümmetin 1400 senedir uygulamalarını inkar ederek böyle gecelere karşı çıkıyorlar. Bu zamana kadar bütün ümmet ve ümmetin alimleri ve mübarek zatları yanılmış, ama bu zatlar 1400 sene sonra İslamiyeti daha iyi anlamışlar gibi konuşuyorlar. Böylelere itibar etmemek gerektir. Ümmetin büyük caddesi olan Ehl-i sünnete bakmak ve itibar etmek gerektir.
Yukardaki izahlardan sonra, Sünnette tesbih vardır. Namazdan sonra 33 Sübhanallah, 33 Elhamdülillah, 33 Allah'u ekber ve 33 Kelime-i tevhid çekmeye dair hadisler vardır. Cenabı Hakk'ın bir ismi de Sübhan'dır. Ayetlerde yerlerin ve göklerin ve bütün her şeyin O'nu hamd ve tesbih ettiği geçmektedir.
Sadece Peygamberimiz(s.a.v) tesbihatı topluca yapmamış diye buna karşı çıkmak hayra, iyiye ve güzele karşı çıkmaktır.
Arkadaşınıza aşağıdaki tarzda soruları yöneltiniz.
1. Tesbihatın mescidde topluca yapmanın bir zararı mı var?
2. Tesbihatı bu şekilde yapmak insanların tesbihat yapmasına vesile olmuyor mu? Eğer topluca yapılmazsa bir çok kişi bu tesbihatı terk etmez mi?
3. Kandil gecelerinin bir zararımı vardır?
4. Kandil geceleri yapılan şeyler kötü şeyler mi? Yoksa iyi şeyler mi?
5. Bazı insanlar böyle geceleri fırsat bilerek iyiliğe yönelmiyorlar mı? Günahları için tevbe etmeye vesile olmuyor mu?
6. Böyle geceler olmazsa yeri nasıl dolduluyor?
7. Bu tarz şeylere bidat diyen kişilerin hayatına ve yaşantısına bakalım. Sünnet-i seniyeye gerçekten dikkat ederek mi yaşıyorlar? Yoksa kılıcı Müslümanlara çekmiş önüne gelene bida, şirk, küfür diyen ve müslümanları da bidatçı, müşrik ve kafir ilan eden kimseler mi?