Meleklerin bir vazifesi olduğunu biliyoruz. Bu vazifeyi nasıl anlamak lazım. Onlar Rabbimizin işlerine yardım vazifesi mi görüyorlar.
Allah, yarattığı hiçbir şeye muhtaç olmadığı gibi meleklerin yardımına da muhtaç değildir. Melekler Cenab-ı Hakk'ın yardımcıları değildirler. Başka hiçbir varligin olmadığı gibi meleklerin de yaratmaya ve kudretemüdahaleleri yoktur.“Bir şeyin olmasını murad ettiği zaman, O’nun işi sadece ‘Ol’ demektir; o da oluverir.”(Yasin,82)“Allah, Samed’dir (her şey her cihetle O’na muhtaç olduğu halde, O hiçbir şeye muhtaç olmayandır)!”(ihlas,2)
لاٰشَرِيكَ لَهُ Yani, nasıl ki ulûhiyetinde ve saltanatında şeriki(ortağı) yoktur; Allah bir olur, müteaddit(birden çok) olamaz. Öyle de rububiyetinde(tasarrufunda) ve icraatında ve icâdâtında(yaratmasında) dahi şeriki yoktur."
"Bazan olur ki, sultan bir olur, saltanatında şeriki(ortağı) olmaz; fakat icraatında, onun memurları onun şeriki (ortağı) sayılırlar ve onun huzuruna herkesin girmesine mâni olurlar, 'Bize de müracaat et.' derler. Fakat Ezel-Ebed Sultanı olan Cenâb-ı Hak, saltanatında şeriki(ortağı) olmadığı gibi, icraat-ı rububiyetinde dahi muinlere(yardımcılara), şeriklere muhtaç değildir. Emir ve iradesi, havl ve kuvveti olmazsa, hiçbir şey hiçbir şeye müdahale edemez. Doğrudan doğruya herkes Ona müracaat edebilir. Şeriki ve muini(yardımcısı) olmadığından, o müracaatçı adama 'Yasaktır, Onun huzuruna giremezsin.' denilmez." (20.Mektup. 3.Kelime)
Meleklerin bir kısmı âbiddirler. Diğer bir kısmının ubûdiyetleri ameldedir. Melâike-i arziyenin amele kısmı, bir nevi‘ insan gibidir. Ta‘bîr câiz ise, bir nevi‘ çobanlık ederler. Bir nevi‘ de çiftçilik ederler. Yani rûy-u zemîn, umûmî bir mezraadır. İçindeki bütün hayvanâtın tâifelerine Hâlik-ı Zülcelâl’in emriyle, izniyle, hesabıyla, havl ve kuvvetiyle bir melek-i müekkel nezâret eder. Ondan daha küçük her bir nevi‘ hayvanâta mahsûs bir nevi‘ çobanlık edecek bir melâike-i müekkel var. Hem de rûy-u zemîn bir tarladır umum nebâtât onun içinde ekilir. Umumuna Cenâb-ı Hakk’ın nâmıyla, kuvvetiyle nezâret edecek müekkel bir melek vardır. Ondan daha aşağı bir melek, bir tâife-i mahsûsaya nezâret etmekle, Cenâb-ı Hakk’a ibâdet ve tesbîh eden melekler var. Rezzâkiyet arşının hamelesinden olan Hazret-i Mîkâîl Aleyhisselâm, şunların en büyük nâzırlarıdır. Meleklerin çoban ve çiftçiler mesâbesinde olanlarınıninsanlara müşâbehetleri yoktur. Çünki onların nezâretleri, sırf Cenâb-ı Hakk’ın hesabıyladır ve onun nâmıyla ve kuvvetiyle ve emriyledir. Belki nezâretleri, yalnız rubûbiyetin tecelliyâtını, me’mur olduğu nev‘de müşâhede etmek; ve kudret ve rahmetin cilvelerini o nev‘de mütâlaaetmek; ve evâmir-i İlâhiyeyi o nev‘e bir nevi‘ ilhâm etmek; ve o nev‘in ef‘âl-i ihtiyâriyesini bir nevi‘ tanzîm etmekten ibârettir. Ve bilhassa zeminin tarlasındaki nebâtâta nezâretleri, onların tesbîhât-ı ma‘neviyelerini melek lisânıyla temsîl etmek; ve onların hayatlarıyla Fâtır-ı Zülcelâl’e karşı takdîm ettiği tahiyyât-ı ma‘neviyelerini melek lisânıyla i‘lân etmek; hem onlara verilen cihâzâtı, hüsn-ü isti‘mâl etmek ve bazı gayelere tevcîh etmek ve bir nevi‘ tanzîm etmekten ibârettir. Melâikelerin şu hizmetleri, cüz’-i ihtiyârîleriyle bir nevi‘ kesbdir. Belki bir nevi‘ ubûdiyet ve ibâdettir. Tasarruf-u hakîkîleri yoktur. Çünki her şeyde Hâlik-ı Küll-i Şey’e hâs bir sikke vardır. Başkaları parmağını îcâda karıştıramaz. Demek melâikelerin şu nevi‘ amelleri ise, onların ibâdetidir. İnsan gibi âdetleri değildir."( 24. Söz)
Bir kısım melekler daimi olarak ibadetle meşguldür. Devamlı secdede, devamlı rükuda, devamlı kıyamda bulunan melekler olduğu hadislerden anlaşılmaktadır.
Bir kısım melekler ise tabiat hadisleri ile ilgilenirler. Mesela Mikail (as) ve avanesi yağmur, rüzgar gibi işlere nazırdır. Aynı zamanda her bir varlığa müekkel melekler vardır. Herbir zerreye, her bir bitkiye, herbir hayvana, hatta herbir insana müekkel ve vazifeli melekler vardır. Bu meleklerin de ibadeti bu işleri yapmaktır.
Geniş açıklama için bakınız:
/soru-cevap/meleklerin-kudretlerinin-hakikati