20. Mektub'un 2. Makamında Bediüzzaman Hazretleri لاَ اِلٰهَ اِلاَّ اللَّهُ diye devam eden cümle-i tevhidiyeyi izah ediyor. Ve başında "muhtasar bir işarettir" diyor. Birinci makam olan 10. Hüccet-i İmaniye daha kısa olduğu halde neden böyle bir ibare kullanıyor? Bu iki makamın birbirinden farkları nelerdir? Kısaca bilgi verir misiniz?
لَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ١ وَحْدَهُ٢ لَا شَر۪يكَ لَهُ٣ لَهُ الْمُلْكُ٤ وَلَهُ الْحَمْدُ٥ يُحْي۪ي٦ وَيُم۪يتُ٧ وَهُوَ حَيٌّ لَا يَمُوتُ٨ بِيَدِهِ الْخَيْرُ٩ وَهُوَ عَلٰي كُلِّ شَيْءٍ قَد۪يرٌ١٠ وَاِلَيْهِ الْمَص۪يرُ١١
Tevhide dair on bir kelimeden oluşan yukarıdaki cümleyi Bediüzzaman Hazretleri Barla’da iken 1930 yılında telif ettiği 20. Mektûb’ta izah etmiştir. Sabah ve akşam namazından sonra tekrar edilmesi çok fazîletli olan ve sahih bir rivâyete göre İsm-i ‘zam mertebesini taşıyan bu tevhîd cümlesindeki on bir kelime iki makamda ayrı ayrı izah edilmiştir.
Birinci makâmdaki; her bir kelimede, insanın ruhuna ve kalbine ilaç olacak müjdeler yer almaktadır.
İkinci makâmda ise; yine her bir kelimenin ihtiva ettikleri Cenab-ı Hâkk’ın birliğini gösteren mertebeler ele alınmaktadır.
Hz. Üstad 1945 yılında Emirdağ’da iken Âsayı Musa mecmuasını derlemiştir. Bu mecmuanın ilk bölümü 11. Şua’ olan ve on bir meseleden oluşan Meyve Risalesidir. İkinci bölümü ise on bir hüccet-i imâniyeden oluşan Hüccetü’l-Bâliğa risalesidir. “Ben Meyve Risâlesi’yle âhirine Yirmi İkinci Söz'ün hikâye-i temsîliyesi ile Yirminci Mektûb’un Birinci Makāmı’nı ilâve edip…”[1] ifadeleriyle Hazret-i Üstad 10. Hüccet-i İmâniye olarak 20. Mektub’un birinci makâmını Âsayı Musa mecmuasına dahil edilmesini istemiştir.
“Yirminci Mektûbun baştaki sahîfesi yazıldıktan sonra, Birinci Makām tâ İkinci Makâm’a kadar Asâ-yı Mûsâ’ya girdiği için yazılmasın.”[2] ifadeleriyle ise Mukaddeme bölümü dahil başta yer alan ilk sayfa hariç birinci makâmın Mektûbat mecmuasına yazılmasına ihtiyaç görmemiştir.
İkinci makâmın başında yer alan “Tevhîdin isbatına muhtasar bir işarettir” ifadesi ise daha muhtasar olan birinci makâm ile kıyas değildir. Tevhidin ispatına dair yazılan Âyetü’l Kübrâ Risalesi [3], Pencereler Risalesi [4] gibi daha mufassal diğer risaleler ile kıyastır.
İsm-i A’zam mevzusu hakkında ilave malumat için bakınız;
https://risale.online/soru-cevap/10huccet
[1] Bediüzzaman Said Nursî, Emirdağ Lahikası, Hayrât Neşriyât, Isparta 2015, c. 1, s. 134.
[2] Bediüzzaman Said Nursî, Emirdağ Lahikası, Hayrât Neşriyât, Isparta 2015, c. 4, s. 171.
[3] Bediüzzaman Said Nursî, Şuâ’lar, Hayrât Neşriyât, Isparta 2015, c. 1, s. 93-161.
[4] Bediüzzaman Said Nursî, Mektûbat, Hayrât Neşriyât, Isparta 2015, c. 2, s. 346-381.