Kuran evrensel midir? Her asra nasıl bakar?
Elbette evrenseldir ve içindeki İlâhî hükümler, tüm asırlara ve tüm insanlara hitap etmektedir. Kur’ân’ın hükümlerinin her asırda gençliğini ve tazeliğini korumasına, ‘’Kur’ân’ın şebâbeti’’ denir. Kur’ân’ın bu özelliği dahi mucize olduğunun delillerindendir.
Kur’ân-ı Kerim, herhangi bir coğrafya, zaman ve ırk ayrımı yapmaksızın bütün insanlığı küfür ve şirk karanlıklarından çıkarıp nura, huzura, dünya ve ahiret saadetine ulaştırmak için indirilmiştir. Nitekim Yüce Allah, “Ey Muhammed! Bu, Allah’ın izniyle insanları karanlıktan aydınlığa, güçlü ve övülmeye layık, göklerde ve yerde olanların sahibi Allah’ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz Kitaptır.”[1] buyurmaktadır.
Bu konuyla alakalı olarak Bediüzzaman Hazretleri şöyle der: ‘’Kur’ân’ın şebâbetidir. Her asırda taze nazil oluyor gibi, tazeliğini, gençliğini muhafaza ediyor. Evet, Kur’ân, bir hutbe-i ezeliye olarak, umum asırlardaki umum tabakat-ı beşeriyeye birden hitap ettiği için, öyle daimî bir şebâbeti bulunmak lâzımdır. Hem de öyle görülmüş ve görünüyor. Hattâ, efkârca muhtelif ve istidatça mütebayin asırlardan, her asra göre, güya o asra mahsus gibi bakar, baktırır ve ders verir. Beşerin âsâr ve kanunları, beşer gibi ihtiyar oluyor, değişiyor, tebdil ediliyor. Fakat Kur’ân’ın hükümleri ve kanunları o kadar sabit ve rasihtir ki, asırlar geçtikçe daha ziyade kuvvetini gösteriyor.’’
Hz. Üstad’ın ifade ettiği gibi Kur’ân-ı Kerim; on dört asır önce Hz. Peygambere (sav) indirilmiş olmasına rağmen hükümleri ve kanunları her daim gençliğini ve tazeliğini korumaktadır. Kur’ân, âlemlerin Rabbi olan Allah u Teala Hazretleri’nin kelamı olduğundan, bütün zamanlara ve bütün insan tabakalarına hitap eder. Bütün zamanlardaki insanların ihtiyaçlarına cevap verdiği gibi, ortaya koyduğu İlâhî hükümlerin ve meselelerin asla vakti geçmez.
Zaman ihtiyarladıkça Kur’ân gençleşiyor. Kur’an’ın esasları ve hükümleri o kadar sağlam ve sarsılmaz bir tarzdadır ki, asırlar geçtikçe daha ziyade tesirini ve kuvvetini gösteriyor. Evet, Kur’an’ın hükümleri ve kanunları insanların kanunları gibi geçici, değişken, eksik ve zayıf değildir. Daima gençtir, daima taze ve kuvvetlidir.
Hiçbir beşer sözü ve kitabı, her yönden 1400 sene kendisine mürâcaat edilen bir kaynak olamaz. Çünkü insanların yazdığı kitaplar, kendileri ve elbiseleri gibi yaşlanıp eskimeye mahkûmdur.
14 asırdır bütün âlimler, ilimlerini ondan alıyorlar ve almaya devam ediyorlar. Müctehidler, ictihat hükümlerini ona bina ediyorlar ve hükümleri ondan çıkarmaya devam ediyorlar. Vâizler vaazlarını ve nasihatlerini ondan yapıyorlar ve yapmaya devam ediyorlar.
Duâ edecek kimseler duâlarını Kur’ân’dan öğreniyorlar. Hastalar şifaları için ona mürâcaat edip okuyorlar ve okutuyorlar. Hatta bilim insanları dahi bazı buluşlar için Kur’ân’dan istifâde ediyorlar. Bütün bunlar, Kur’ân’ın evrenselliğini, gençliğini ve tazeliğini ve tüm insan tabakalarının kendi ihtiyaçlarına göre hissedârlıklarını açıkça gösteriyor. Bu da onun hak kelâm olduğuna apaçık bir delil oluyor.
Evet Kur’an, 14 asır önce indirilmiştir. Kur’an’da bütün âyetlerin olmasa da pek çok âyetin belli bir indiriliş (nüzul) sebebi vardır. Belli bir sebebe bağlı olarak inen âyetlerin sebeplerinin özel olması, o âyetlerin içerdiği mesajların evrenselliğine yani umûmî olup tüm zamanlara ve insanlara hitap etmesin engel teşkil etmez. Çünkü Kur’an’ın muhatap aldığı toplum, sadece Hz. Peygamber’in (sav) içinde yaşadığı toplum değil, onların şahsında kıyamete kadar gelecek tüm insanlık neslidir. Nitekim Kur’an’da; “Ey İnsanlar!”[2] veya “Ey İnananlar!”[3] şeklindeki hitapların sık sık tekrarı bunu bize açıkça göstermektedir.
İşte Kurân’ın hükümleri ve kanunları ezel-ebed sultanı, mülkün hakiki sahibi ve idarecisi, zamanın ve mekânın yaratıcısı olan Allah’a (cc) aittir. Bunun için ne asırların değişmesi ne de zamanın başkalaşması, o hüküm ve kanunları zaman aşımına uğratamaz. Getirdiği nurlu prensipler hiçbir zaman eskimemiştir, eskimeyecektir de.
Kur’ân’ın iman, ibadet, adalet, çalışmak, doğruluk, ahde vefa, tesettür, emanete sahip çıkmak, Allah’a şirk koşmamak, ana babaya iyilik ve itaat etmek, haksız yere cana kıymamak, rüşvet almamak, dedikodu ve iftiradan uzak durmak, zekât vermek, faiz yememek ve günahlardan sakınmak gibi yüzlerce evrensel hükümleri bugün dahi taptaze ve capcanlıdır. Tüm insanlık kıyamete kadar bu İlâhî esas ve hükümlere her daim muhtaç olacaktır.
Netice olarak Kur’an; bütün insanlığa, bütün zamanlara ve mekânlara ışık tutacak ilke ve mesajlar içeren evrensel İlâhî bir kitaptır.
Daha detaylı malumat için lütfen bakınız;
https://risale.online/soru-cevap/kuranin-her-tabakaya-hitabi
[1] İbrahim, 14/1.
[2] Bu ifade, Kur’an’da 18 yerde geçmektedir.
[3] Bu ifade, Kur’an’da 90 üzerinde geçmektedir.