Bir Müslüman'ın Cennet'e karşı olan bakış açısı nasıl olmalıdır? İhlası zedeler diye Cennet ve dahi diğer gerek dünyevi, gerek uhrevi faydaları hiç akla getirmemeye çalışmak ne kadar münasiptir? Sırat-ı Müstakim üzere olmaya çalışmak için bu konuda ne yapmak gerekir?
Cennet, fazl-ı İlâhîdir. Yani Allah’ın bir lütuf ve ihsanıdır. Kullarına rahmetinden verdiği şanına yaraşır bir mükafattır. Üstad hazretleri:
“Va‘d-i İlâhî ile verilecek cennet ise, fazl-ı Rahmânî ile verilir. Zâhirde bir mükâfâttır, hakîkatte fazıldır.”[1] Demiştir. Burada fazl ibaresi Allah’ın bir ihsanı ve lütfu olduğuna işaret etmektedir. Yoksa kul kendi cüzî iradesi ile cenneti elde edemeyeceği gibi yaptığı ibadetlerin neticesinde de “cenneti mükafat olarak isterim” diyemez. Ancak “lütfunu beklerim ihsan et”, "lütfundan fazlından cennetini nasib et" diye dua edebilir. Zira kulun ibadetleri hayat gibi kendisine isabet eden sayısız nimetlerin şükrüne dahi mukabil gelemez.
Cennet ancak rahmanın rahmetinin neticesinde elde edilebilir. O da ancak rızay-ı ilahi ile mümkündür. Bu sebeple kul her ibadet ve fiilinde rızay-ı ilahiyi esas tutmalı bunun gayreti içerisinde olmalıdır. Bunun ise en kolay yolu sünnet-i seniyyeyi esas tutmak yani Peygamber’i (a.s.m) hayatın her alanında örnek almaktır. Zira Rabbimiz “(Habîbim, yâ Muhammed!) De ki: “Eğer Allah'ı seviyorsanız, o hâlde bana tâbi' olun ki, Allah (da) sizi sevsin ve günahlarınızı size bağışlasın!”(2) Çünki Allah, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir.”[2] Buyurmuştur.
Cennet ümidiyle veya cehennem korkusuyla ibadet etmek uygun mudur?
Detaylı bilgi için:
https://risale.online/soru-cevap/cennet-icin-ibadet