Üstad Hazretleri insan büyütüldüğünde kâinat olduğunu söylüyor, bunu maddi anlamda nasıl anlamalıyız? Mesela, her bir gezegen insanda neyi ifade eder? Niçin bu kadar çok gezegen var? Bu gibi soruları insan üzerinden çıkarım yapabilir miyiz?
"İnsan küçük bir âlem olduğu gibi, âlem dahi büyük bir insandır. Bu küçük insan, o büyük insanın bir fihristi ve bir hulâsasıdır. İnsanda bulunan numunelerin büyük asılları, insan-ı ekberde bizzarûre bulunacaktır. Meselâ, nasıl ki insanda kuvve-i hâfızanın vücûdu, âlemde Levh-i Mahfûz’un vücûduna kat‘î delildir. Öyle de, insanda kalbin bir köşesinde lümme-i şeytâniye denilen bir âlet-i vesvesenin ve kuvve-i vâhimenin telkînâtıyla konuşan bir şeytânî lisân ve ifsâd edilen kuvve-i vâhime, küçük bir şeytan hükmüne geçtiklerini ve sahiplerinin ihtiyârına zıd ve arzularına muhâlif hareket ettiklerini, herkes nefsinde hissen ve hadsen görmesi, âlemde büyük şeytanların vücûduna kat‘î delildir."[1]
"Küçük bir âlem olan insanda kuvve-i hayâliye olduğu gibi, büyük bir insan olan âlemde dahi bir âlem-i misâl var ki, o vazîfeyi görüyor ve hakîkatlidir. Kuvve-i hâfıza Levh-i Mahfûz’dan haber verdiği gibi, kuvve-i hayâliye dahi âlem-i misâlden haber verir."[2]
"Kâinâtta Levh-i Mahfûz’un gayet kat‘î bir delîl-i vücûdu ve bir numûnesi, insandaki kuvve-i hâfızadır ve âlem-i misâlin vücûduna delil ve numûne, kuvve-i hayâliyedir. Ve kâinâttaki rûhânîlerin bir delîl-i vücûdu ve numûnesi, insandaki kuvveler ve latîfelerdir ve hâkezâ...
Evet, nasıl ki insanın anâsırları, kâinâtın unsurlarından; kemikleri, taş ve kayalarından; saçları, nebât ve eşcârından ve bedeninde cereyân eden kan ve gözünden, kulağından, burnundan ve ağzından akan ayrı ayrı suları, arzın çeşmelerinden ve ma‘denî sularından haber veriyorlar, delâlet edip onlara işaret ediyorlar. Aynen öyle de insanın ruhu, âlem-i ervâhtan; hâfızaları, Levh-i Mahfûz’dan; kuvve-i hayâliyeleri, âlem-i misâlden ve hâkezâ her bir cihazı, bir âlemden haber veriyorlar ve onların vücûdlarına kat‘î şehâdet ederler."[3]
Rabbimiz büyüklüğünü, yüceliğini, azametini ve kudretini göstermek için bu kadar çok gezegenleri yaratmıştır. Kâinata kıyasla çok küçük olan dünyamız bu kadar hayat sahibi canlılarla dolu iken başka gezegenlerin boş olması düşünülemez. Oraların kendine münasip sâkinleri vardır. O sekeneler, melâike ve ruhaniyâttır.
Her bir gezegenin insandaki karşılığını bilemiyoruz. Lâkin kâinattaki herşeyin bir numunesinin insanda olduğunu biliyoruz. Gökteki gezegenler ile atomdaki elektronlar arasında bir benzerlik vardır. Nasıl ki Dünyamız, Mars, Jüpiter ve Satürn gibi gezegenler güneş etrafında sürekli dönmektedirler. Aynen onun gibi elektronlar da atomun çekirdeği etrafında sürekli dönmektedirler.
Daha geniş bilgi için lütfen bakınız;
https://risale.online/soru-cevap/misal-i-musaggar
[1] Bediüzzaman Said Nursi, Altınbaşak Neşriyat, İstanbul 2010, Lem'alar, s. 84.
[2] Bediüzzaman Said Nursi, Altınbaşak Neşriyat, İstanbul 2013, Barla Lahikası, s. 352.
[3] Bediüzzaman Said Nursi, Altınbaşak Neşriyat, İstanbul 2010, Lem'alar, s. 416.