Özet:
Bediüzzaman Hazretleri bu metinde, hava unsurunun Allah'ın varlığını, ilmini ve kudretini gösteren, ispatlayan bir ayna, tecelli alanı olduğunu ilmî bir şekilde izah ediyor. Havanın basit bir gaz karışımı olmadığını, Allah’ın yaratma ve iradesinin harikulade bir tecelli yeri olduğunu fark ettiriyor. Bilimsel bilgi ile dînî ilimleri birleştiren/mezc eden güçlü bir bakış açısı sunuyor.
İzah:
Metinde geçen "hakkalyakîn, aynelyakîn, ilmelyakîn" terimleri, yakînin/kesin anlayışın farklı idrak seviyelerini ifade eder:
İlmelyakîn: Bir şeyi bilmek, bir şey hakkında bilgi/ilim ile yakîn/kesinlik sahibi olmak. (Örn: Ateşin yakıcı olduğunu ilim ile bilmek)
Aynelyakîn: Bir şeyi gözle görmek ile yakîn sahibi olmak. (Örn: Ateşi bizzat görmek)
Hakkalyakîn: Bir şeyin bizzat içinde olmak, o gerçeği yaşayarak idrak etmek. (Örn: Ateşin yakıcılığını hissederek yaşamak)
Bu metinde Bediüzzaman Hazretleri havanın bu üç seviyede de Zât-ı Zülcelâl'in (Allah'ın) varlığını, ilmini ve hikmetini apaçık bir şekilde gösterdiğini ifade ediyor. Havadaki her bir molekülün, rüzgarın, her bir ses dalgasının arkasında kusursuz düzenin tesadüfe imkan bırakmayacak şekilde ilim, irade ve kudretin eseri olduğunu ispat ediyor.
Hava; kalem-i kudret ve kaderin mütebeddil sahifesidir.
Hava "kalem-i kudret ve kaderin mütebeddil sahîfesi" (kudret ve kader kaleminin değişken sayfası) hükmündedir. Hava, atomları ve tüm hareketleri ile, Allah’ın kudret ve kaderi doğrultusunda, sürekli bir değişim ve dönüşüm içindedir. İmanî bakış açısı ile insan; hava sayfasında Rabbimizin kudretinin ve kaderinin tecellisini okuyabilir.
Hava; Levh-i Mahfûz’un âlem-i tagayyürde ve mütebeddil şuûnâtında bir “Levh-i mahv ve isbât” nâmında yazar bozar tahtası…
Bediüzzaman Hazretleri bu metinde havayı aynı zamanda (bir yönüyle) ‘levh-i mahv ve isbat’ (yazar bozar levhası) olarak nitelendirir. Levh-i Mahfuz; Allah’ın ilminin bir ünvanı, kainattaki gerçekleşen ve gerçekleşecek olan her şeyin yazıldığı/korunduğu kader defteridir.[1] Hava da Levh-i Mahfuz’un bir şubesi olan ‘levh-i mahv ve isbat’ (yazar bozar levhası) olarak ifade ediliyor. Bu izah ve tanımlama havanın, sadece fiziksel bir unsur olmanın ötesinde, Allah’ın ilminin, kudretinin, hikmetinin kainatta ve hava zerrelerinde sürekli olarak tezahür ettiği bir ortam olduğunu ifade ediyor.
Havanın Çok Yönlü Vazifeleri ve Hakikatleri
Hava "nakl-i asvât" (seslerin nakli) vazifesiyle Allah'ın "vahdâniyet" (birliği) ve kudretine dair sayısız delilleri gösterir. Seslerin havada birbirine karışmadan, düzenli bir şekilde milyonlarca farklı yöne iletilmesi, tesadüfün olmadığının aksine kusursuz bir düzenin varlığının ispatıdır. Bu düzen, aynı zamanda "dalâletin hadsiz muhâliyetini" (sapkınlığın, yani Allah'ı inkar etmenin, sonsuz derecede imkansız olduğunu) gösterir. Çünkü bu kadar mükemmel bir düzenin, kör tesadüfün eseri olması, aklen imkansızdır.
Bediüzzaman Hazretleri bu metinde ses naklinin yanı sıra havanın başka önemli vazifelerinden de bahseder.
Elektrik, cazibe, dafia, ziya: Hava; elektrik akımlarının, itme ve çekme kuvvetlerinin ve ışığın yayılmasında vazife görür. Bu unsurların da havada şaşırmadan, muntazam bir şekilde iletilmesi, hava unsurunun penceresinden her şeyi takdir ve idare eden Allah’ın varlığına işaret eder.
Nefes ve tohumlama (telkîh): Hava, canlıların nefes almasında vazifelendirilmiştir. Ayrıca, bitkilerin tozlaşması (telkih) için gerekli olan polenleri taşıyarak hayatın devamlılığına hizmet eder. Bu hayati fonksiyonlar, "kemâl-i intizâm ile" (mükemmel bir düzenle) yerine getirilir.
Bu çok yönlü ve hayati vazifelerin tümünün aynı anda ve kusursuz bir uyum içinde gerçekleşmesi, havanın İlahî emir ve iradenin bir arşı olduğunu kesin bir şekilde ispat eder.