Soru

Adalet ve Eşitlik Kavramlarının Farkı

Eşitlik ve Adalet kavramlarının tanımları ve birbirlerinden farkları nelerdir? İslamî olarak bunu örnekleriyle beraber izah eder misiniz?

Tarih: 23.06.2025 10:27:20

Cevap

Eşitlik (müsâvât) kelimesi “ölçü ve değer bakımından eşit olma, iki şey arasındaki eşitlik, denklik” anlamına gelir. Râgıb el-İsfahânî, müsâvatın/eşitliğin bir şeyin fiyat açısından değerini ifade etmekte kullanıldığını, bunun da değerdeki eşitlik mânasından geldiğini belirtir. Ahlâk ve hukuk terimi olarak müsâvat genellikle değer, hak, ödev ve sorumluluk yönünden insanlar arasında gözetilmesi gereken eşitliği belirtir.

Adalet, “davranış ve hükümde doğru olmak, hakka göre hüküm vermek, eşit olmak, eşit kılmak gibi mânalara gelen bir masdar-isimdir. Yine aynı kökten bir masdar-isim olan ve “orta yol, istikamet, eş, benzer, misil, bir şeyin karşılığı” gibi mânalara gelen adl kelimesi, sıfat olarak kullanıldığında âdil ile eş anlamlı olup aynı zamanda Allah’ın isimlerinden biridir.

Kur’ân-ı Kerîm’e göre adâletin ölçüsü yahut dayanağı hakkaniyettir. Hidayete hak sayesinde ulaşılabileceği gibi adâlet de hakka uymakla sağlanır. [1]Hak, objektif bir kavram ve sabit bir kanun ilkesidir. Bir hak konusunda hüküm verilirken, hakkın kendi lehine hükmedilmesi halinde bundan memnun olan, fakat aleyhine hükmedilmesi durumunda bu hükmü tanımayan insanlar için “işte bunlar zalimlerdir” [2]denilmiştir.

Bununla birlikte şahsî menfaat temini, akrabalık, düşmanlık gibi hissî durumlar, taraflardan birinin soylu veya aşağı tabakadan olması, bedenî veya ruhî bakımdan kusurlu bulunması gibi ahlâk kanununu ilgilendirmeyen sebepler bir hakkın ihlâlini, örtbas edilmesini ve sonuç olarak adâlet ilkesinden sapmayı mâzur gösteremez.[3] Zira, “Eğer hak onların keyfî arzularına uysaydı göklerin, yerin ve bunlarda bulunanların düzeni bozulurdu”.[4]

Kur’ân-ı Kerîm’de hak ve adâletin mutlaklığı öylesine vurgulanmıştır ki bizzat Allah’ın âhirette hiçbir haksızlığa mahal verilmeyecek şekilde adâletle hükmedeceği ve onun bu vaadinin kesin (hak) olduğu belirtilmiştir.[5]

Bu iki kavramın İslâmî açıdan farklarına dair bazı örnekler verebiliriz;

"Şüphesiz Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder."[6] 

Eşitlik açısına göre; Bir toplulukta herkesin aynı maaşı alması eşitliktir. Ama bu kişilerden biri öğretmen, biri doktor, biri temizlik görevlisiyse, maaş açısından bu durum âdil olmayabilir. Adalette ise; Kimin hangi emeği, eğitimi ve katkıyı verdiğine bakılarak farklı maaş verilmesi adalet olarak değerlendirilir. Allah yukarıda bahsettiğimiz ayet-i kerime'de eşitlik değil, adaletle hükmetmeyi emrediyor.

“Allah, çocuklarınız hakkında erkeğe, iki dişinin payı kadar (miras) verilmesini tavsiye eder.”[7] 

İslam’da erkek ve kadının miras payı eşit değildir. Erkek çocuğa, kız çocuğunun iki katı miras verilir. Bu durum bazılarına adaletsizlik gibi gelebilir. Ama İslamiyete göre adalet, erkeğin aileyi geçindirme sorumluluğu göz önünde bulundurularak sağlanır. Erkek hem kendini hem ailesini geçindirmek zorundayken, kadının böyle bir yükümlülüğü yoktur. Burada görülen farklılık, eşitlik değil adaletin uygulanmasıdır.

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav)’in hayatından bir hadisede şöyle gerçekleşmiştir;
Bir gün soylu bir kadın hırsızlık yapınca, bazı sahabeler onun cezadan muaf tutulmasını ister. Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav) şöyle buyurur: 
“Sizden öncekiler, soylulara ceza uygulamadıkları, zayıflara ise uyguladıkları için helak oldular. Allah’a yemin ederim ki, Muhammed’in kızı Fatıma da hırsızlık yapsaydı, onun da elini keserdim.”[8]

Aynı suçu işleyen bir zengin ile bir fakire aynı cezanın verilmesi eşitliktir. Ancak bazı durumlarda kişinin niyeti, geçmişi ve içinde bulunduğu şartlar dikkate alınarak farklı cezalar uygulanabilir ki bu adalettir. Örnek vediğimiz hadis-i şerifte ise adalet eşitlikle birleşmiştir, zengin-fakir ayrımı yapılmamıştır.

Özetle; İslam’da adalet, eşitlikten üstündür. Çünkü eşitlik her zaman adaleti sağlamaz. İslam, kişilerin farklı sorumlulukları, istidatları (kabiliyetleri), niyetleri ve katkıları olduğunu kabul eder ve buna göre muamele etmeyi esas alır. Bu nedenle, İslam’da birçok hüküm, mutlak eşitlik yerine adalete dayanır. Zira adalet, hak sahine hakkını vermek demektir. 

Adl isminin kâinattaki tecellisi için bakınız;

https://risale.online/soru-cevap/26soz-2

[1]  A‘râf Suresi, 7/159, 181

[2] Nûr Suresi, 24/48-51

[3] Mâide Suresi, 5/8; Nisâ Suresi, 4/3; Âl-i İmrân Suresi, 3/75

[4] Mü’minûn Suresi, 23/71

[5] Yûnus Suresi, 10/54-55; Enbiyâ Suresi, 21/47; Zümer Suresi, 39/69

[6] Nisa Suresi, 4/58

[7] Nisa Suresi, 4/11

[8] Buhârî, Hudûd 11


Yorum Yap

Yorumlar