Cenab-ı Hakk'ın, Peygamber Efendimiz (asm)'ı bu kadar çok sevmesinin, hatta O (asm)'na "Habibim (sevgilim)" demesinin sebeplerinden bir kısmını maddeler halinde sıralıyoruz:
Peygamber Efendimiz (asm);
Cenab-ı Hakk'ın bütün isim ve sıfatlarına en parlak ayna olmuştur.
Cenab-ı Hakk'ın bütün isim ve sıfatlarını, en doğru ve eksiksiz bir şekilde tanıyan ve tanıtan zâttır.
Düşmanlarının dahi onaylamasıyla, bütün güzel özellikleri üzerinde bulunduran zâttır.
"Muhammed-ül Emin" lakabını alarak, en doğru sözlü insan olduğu herkes tarafınsan kabul edilmiştir.
Peygamberlik vazifesi verilmeden önce bile tek bir yalanı, hilesi görülmeyen seçkin bir insandır.
Bir parmağının işaretiyle ayın ikiye bölünmesi, attığı bir avuç toprağın düşman ordusundaki bütün askerlerin gözlerine girmesi, susuz kalmış kendi ordusuna beş parmağından akan suyu içirmesi gibi bine yakın mucizeye mazhar olmuştur.
Kırk yönüyle mucize olan Kur'ân-ı Kerîm, kendisine vahyedilen zâttır.
En kuvvetli imana sahip olan zâttır.
En mükemmel kanunlar sistemini oluşturmuştur.
Kulluğu en mükemmel şekilde yaşayıp, ibadetleri en güzel bir surette yerine getirmiştir.
En takvalı kuldur.
En güzel ve kapsamlı duaları yapmıştır.
İnsanları İslamiyet'e davette o derece cesaret, dayanıklılık ve kararlılık göstermiştir ki, büyük devletler, büyük dinler, hatta akrabaları ve amcası düşmanlık yapmalarına rağmen zerre miktar tereddüt göstermemiştir. Tek başıyla bütün dünyaya meydan okumuştur.
124 bin peygamber tarafından müjdelenmiştir.
Getirdiği ilimle 124 milyon evliyanın yetişmesine vesile olmuştur.
Doğduğunda, validesi O (asm)'nun "Ümmetim, ümmetim" diye dua ettiğini işittiği gibi, mahşerin dehşetinde herkes hatta peygamberler dahi kendilerini düşündükleri bir hengamede, O (asm) yine "Ümmetim, Ümmetim" diye dua edecektir.
Ümmetinin içinde en çok sıkıntı çeken kişi olmuştur. Ama buna rağmen kulluğundan asla ödün vermemiştir.
Hidayetin kaynağı olmuştur.
Rahmetin kaynağı olmuştur.
(Ey Resûlüm!) (Biz) seni ancak âlemlere bir rahmet olarak gönderdik.1
Bütün kâinatın anlam kazanmasına vesile olmuştur.
Ahiret hayatını ve cenneti en güzel tarif eden zâttır.
Kâinat ağacının hem çekirdeği hem de en mükemmel meyvesidir.
Cenab-ı Hakk'a en çok itaat eden zâttır.
Miraç gibi en büyük bir mucizeye mazhar olmuştur.
Kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye, kulunu (Muhammed’i) bir gece Mescid-i Harâm’dan, etrâfını mübârek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya (İsrâ -gece yürüyüşü- ile) götüren (Allah, her türlü noksanlıktan) münezzehtir.2
Kendisine (o vahyi), kuvveleri şiddetli, mükemmel bir akla sâhib olan (Cebrâîl) öğretti. Bunun üzerine (göğe) doğruldu. Ve o, (bu mi‘râcında) en yüksek ufukta idi.3
Güzel ahlakın bütününü yaşamıştır.
Ve muhakkak ki sen, gerçekten yüce bir ahlâk üzerindesin!4
İbadetlerin bütün çeşitlerini, olabilecek en mükemmel bir şekilde yerine getirmiştir.
(Ben) cinleri ve insanları, ancak bana ibâdet etsinler diye yarattım!
Kâinatın yaratılış amacı olan "Necisin, Nereden geliyorsun, Nereye gidiyorsun?" sorularına en güzel cevapları vermiş ve bunu en mükemmel bir şekilde üzerinde göstermiştir.
(Habîbim ya Muhammed) Sen olmasaydın, sen olmasaydın felekleri (âlemleri) yaratmazdım.5
Ümmetine çok düşkündür.
Her peygamberin bir duası vardır, onunla dua etti de duası kabul olundu. Ben ise duamı kıyamet gününde ümmetime şefaat için ayırdım.6
Toplumun her seviyesindeki insana, aynı anda en güzel rehber olmuştur.
Hayatın her safhası için en güzel örnek olmuştur. (En iyi devlet başkanı, en iyi aile reisi, en iyi öğretmen, en iyi komutan,...)
En zor imtihanlara rağmen istikametini muhafaza etmiştir.
Sahabe neslini yetiştirmiştir. Vahşi, âdetlerine körü körüne bağlı, inatçı ve farklı kavimleri, çok kısa bir sürede en güzel huylar ile donatıp, insanlığın en üst seviyesine çıkarmıştır. Sigara gibi küçük bir âdeti bile yasaklamak imkânsızken, Peygamber Efendimiz (asm) en büyük kötü âdetleri ortadan kaldırmıştır.
Asla şahsi menfaatini düşünmemiştir.
Rabbimiz, bunlar gibi daha pek çok sebeple Peygamber Efendimiz (asm)'i sevmiştir.
Fakat burada şu hususu da gözden kaçırmamalıyız: Rabbimizin sevmesi, biz insanların sevmesi gibi değildir. Yani herhangi bir ihtiyaçtan dolayı meydana gelmez. Bizdeki gibi duygusal bir bağ kurmak şeklinde kesinlikle anlaşılmamalı.
Bu meseleyi, üzerinde taşıdığı kemalattan dolayı Peygamber Efendimiz (asm)'den Rabbimizin razı olması şeklinde anlayabiliriz.
Enbiyâ Suresi, 21/107
İsrâ Suresi, 17/1
Necm Suresi, 53/5-6-7
Kalem Suresi, 68/4
Acluni, Keşfü’l-Hafa, c.2, s.164
Buharî, Daavat, 1

