26. Söz Kader Risalesi 2. Mebhas'ın 3. Vecihi'ni kısaca izah eder misiniz?
"Cüz’-i ihtiyârî, kadere münâfî değildir; belki kader, ihtiyârı te’yîd eder. Çünki kader, ilm-i İlâhî’nin bir nev’idir. İlm-i İlâhî, ihtiyârımıza taalluk etmiş. Öyle ise, ihtiyârı te’yîd ediyor, ibtâl etmiyor."[1]
Kader; Allah'ın ezelden ebede kadar olmuş ve olacak şeylerin her türlü özelliklerini bilip bir ölçü ve sınırla tahdid etmesidir. Cüz’-i ihtiyârî ise; iki şeyden birini diğerine tercih etmek, seçip ayırmak, üstün tutmaktır. İnsan iki şeyden birisine meylederek onu yapmayı hiçbir cebir ve zorlama olmaksızın tamamen hür bir şekilde seçer ve diğerinden vazgeçer.
Cüz’-i ihtiyârî ile kader arasında bir uyumsuzluk yoktur. Aksine, kader ile cüz’-i ihtiyârî kavramaları birbirini tamamlayan, destekleyen kavramlardır. Bizimle alakalı geçmiş, gelecek ve hazır zamandaki her şeyi bilmek anlamında olan kader, Cenâb-ı Hakk’ın ilminin bizim hayatımıza dair bir çeşididir. Allah’ın ilmi ise bizim ihtiyârımızı da kuşatır. Yani nasıl yapacaksak öyle bilir. Ona göre yazmıştır. Ancak insanın ihtiyarı üzerinde, Allah’ın ilminin yaptırım gibi hiçbir tesiri yoktur. Çünkü ilim sadece bilir. Bir iş yapmaz. Bir müdahalesi, zorlaması olmaz.
Kader ihtiyârımızı güçlendiriyor, iptal etmiyor. Kader ilim olmasından ve ilim de müdahalesiz bilmek olduğundan ihtiyârımızın hürriyetine sınır koyacak bir mesele değildir. Böylelikle hiçbir kayıt altında olmaksızın ihtiyârımızı özgürce kullanmaktayız. Bizim hakkımızda bir şeyler kaderde yazıldığı için bizim de ona uymak mecburiyetinde olduğumuzu düşünmemiz yanlıştır.
İlave bilgi için bakınız.
https://risale.online/soru-cevap/kader-16
[1] Tılsımlar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 83.