Soru

Tebliğde Samimi Olmak / Tebliğ Usulleri

Risale-i Nur'da geçen; “Zira senin gibi niyeti halis olmayan bir adam nasihati bazen damara dokundurur aksul amal yapar” ifadesinden şunu çıkarabilir miyiz? Karşıdaki kişide nasihat tesir etmiyorsa, o zaman biz halis değiliz. Bu her zaman böyledir denir mi? Bir de nasihat ederken nasıl bir tavırda olmak gerekiyor? Metodumuz, hissiyatımız vs? 

Tarih: 20.10.2024 22:07:59

Cevap

Mektubât eserinde geçen “Zîrâ senin gibi niyeti hâlis olmayan bir adam, nasihati bazen damara dokundurur, aksülamel yapar.” [1] cümlesi dikkatle okunduğunda Üstad Hazretleri ihlas olmaksızın menfaat veya nefsani arzular (kibirlenmek, kendini beğendirmek vs. gibi) için yapılan nasihatlerin etkisiz kalacağını ve tam zıddı ile karşılık bulacağını ifade ediyor. Hatta ihlassız nefis hesabına nasihat verdiği için muhatabın şahsiyetine, izzetine dokundurur. Bu da karşılık bulmaz. Buradaki temel husus ,ihlasın olmaması ve iyi niyet olmamasıdır. Elbette ihlassız nefis hesabına yapılan nasihat ve tavsiyeler pek karşılık bulamaz. Hatta ihlassız nefis hesabına yapılan hiç bir amelin Allah katında karşılığı yoktur, diyebiliriz.

Lâkin karşılık bulmamış tesir etmemiş her nasihat ihlassızdır hükmü ve çıkarımı katiyyen doğru değildir. Elbette kişiye düşen, tebliğ ve nasihatinde ihlası esas tutmasıdır. Bunun karşılığında benim nasihatlerim tesir etmedi o zaman ben ihlassız davrandım düşüncesi yanlıştır. Zira Efendimiz (asm) Ebu Cehil, Ebu Leheb gibi müşriklere defalarca İslâmı tebliğ edip nasihatler vermiştir. Ama onlar kabul etmek yerine aksiyle amel edip inatlaşmış hatta Efendimiz (asm) ile savaşmışlardır. Haşa Efendimiz (asm) ihlassız mı idi? Yüz binler defa haşa!

Rabbimiz Kur’ân-ı Kerîm'de “(Habîbim, yâ Muhammed!) O hâlde nasîhat et; çünki sen, ancak bir nasîhat edicisin![2] buyurmuştur. Âyet-i kerimenin de ifadesi ile bizler ancak tebliğ ediciyiz. Hakikati kabul etmek veya etmemek kişinin kendi iradesine bırakılmıştır.

Çok ihlaslı zatların hatta peygamberlerin dahi yaptığı tebliğler bazen karşılık bulmuyor. Elbette ihlassız yapıldı demek hatadır. Burada unutulmaması gereken husus nefis ve şeytan faktörüdür. Kişi hak ve hakikati işittikten sonra kendi hür iradesi ile kabul etmek yerine nefis ve şeytanın vesveselerine kapılabilir ki bu da her insanın imtihanıdır. Bize düşen sadece ihlasla, ciddiyetle, kavl-i leyyinle, mülayim ve tatlı bir üslupla tebliğ yapmaktır.

Tebliğ metotları ile alakalı detaylı bilgi için:

https://risale.online/soru-cevap/etkili-teblig-ve-dogru-temsil


[1] Mektubat, 110

[2] Gâşiye Suresi 21


Yorum Yap

Yorumlar