Soru

Zülmani ve Nurani Perdeler

Zülmani ve nurani perdeler nedir? 

Tarih: 30.05.2024 11:00:24
Okunma: 166

Cevap

Sormuş olduğunuz sorunun Risale-i Nurda geçen metni şöyledir.

“Zât-ı Zülcelâl, her şeye her şeyden daha yakın olduğu halde, her şey ondan nihâyetsiz derece uzaktır. Onun huzûr-u kibriyâsına perdesiz girmek istenilse, zulmânî ve nûrânî, yani maddî ve ekvânî ve esmâî ve sıfâtî yetmiş binler hicabdan geçmek, her ismin binler hususî ve küllî derecât-ı tecellîsinden çıkmak, gayet yüksek olan tabakāt-ı sıfâtında mürûr edip, tâ İsm-i A‘zam’ına mazhar olan Arş-ı A‘zam’ına urûc etmek, eğer cezb ve lütuf olmazsa, binler seneler çalışmak ve sülûk etmek lâzım gelir.

Meselâ sen ona, Hâlık ismiyle yanaşmak istersen, evvelâ senin Hâlik'ın hususiyetiyle, sonra bütün insanların Hâlik'ı cihetiyle, sonra bütün zîhayatların Hâlik'ı ünvanıyla, sonra bütün mevcûdâtın Hâlik'ı ismiyle münâsebetdâr olup yanaşabilirsin. Yoksa zılde kalırsın. Yalnız cüz’î bir cilveyi bulursun.”[1]

Bu metinden yola çıkarak sorduğunuz soruyu izah edelim.

Mahlûkat Allah’ın isim ve sıfatlarının tecellisi ile meydana gelir. O isim ve sıfatların tecellisi olmazsa varlıkların meydana gelmesi mümkün değildir. Nasıl ki aynadaki güneşin ışıkları, ısısı ve yedi rengi güneşin aynaya tecellisiyle mümkündür. Güneş doğmayacak olsa aynadaki güneşin ısı, ışık ve yedi renginden de bahsetmek mümkün değildir. Rabbimizin isim ve sıfatları tecelli etmeyecek olsa varlık diye bir şeyden bahsetmek mümkün olmaz. Aynada görünen özellikler nasıl ki güneşten haber verir. Aynen öyle de varlıklar ve onlardaki hususiyetler de Rabbimizin isim ve sıfatlarından hatta zatından haber verir.

Fakat Rabbimizin bu isim ve sıfatlarını görmemize ve anlamamıza bazen maddi bazen nurani şeyler engel olabiliyor. Mesela evreni ve içindekileri araştıran bilimler iman gözüyle okunmazsa, o ilimlerde anlatılan sebepler Allah’ın isim ve sıfatlarını görmemize maddi birer engel olabilmektedir. Kişi her bir sebebin önünde başka bir maddi sebebi görür. Eşyanın bu sebeplerle vücuda geldiğini düşünmeye başlayabilir. Böylelikle Allah’ın isim ve sıfatlarını orda göremez. O maddi sebepler ona karanlık bir perde olur. Eşyayı meydana getirenin sebepler olduğunu sanır. O sebepler Allah’ı bulmasına, Allah’a ait marifetinin oluşmasına mani olur. Allah’ı bulmasının önündeki her bir eşya ve sebep zulmânî (yani küfür veya gaflet karanlığında kalmasına maddi birer engel) bir perdedir.

Bazen de ma’rifetimizin (Allah’ı tanımamız)  inkişaf edip Rabbimizle görüşmemize nurani perdeler engel olur. Bazen insan Cenab-ı Hakkı tefekkür eder. O tefekkür ondaki marifet nurunu arttırır. Fakat farklı farklı engeller bu marifet nurunun Allah’ı görme derecesinde açılmasına mani olur.

Şöyleki; insan, Allah’ın bütün isimlerine mazhar ve bütün kemâlâta kabiliyetlidir. Fakat insanın güç ve kuvveti cüzî, tercih kabiliyeti sınırlı, kabiliyetleri ayrı ayrı, arzu ve istekleri birbirinden farklıdır. Bu gibi binlerce farklı engel ile hakikati aramaya, bulmaya çalışır. Bu perdeler hakikati bulması ve anlamasında perdeler ve engeller oluşturur. Bazıları bu engellere takılıyor, bu engelleri aşamıyor. Hem Cenâb-ı Hakk’ın isimlerinin tecellisi kişiye göre farklı olabiliyor. Birinde bir ismin tecellisi daha çok görünürken, diğerinde bir başka isimin tecellisi ön plana çıkabiliyor. Mesela birinde Rahim, Kerîm veya Vedûd ismi ön plana çıkarken; bir diğerinde Cemîl ismi, bir başkasında musavvir, daha bir başkasında Celîl ismi daha çok tecelli edebiliyor. Zaten kabiliyet ve isti’dâdların farlı farklı olması da bundan kaynaklanıyor.   Ayrıca Rahîm ismine veya diğer bir isme mazhar olan her kes aynı isme aynı derecede de mazhar olmuyor.  Biri Rabbimizin bir ismine dar bir dairede mazhar olurken, aynı isme başka biri geniş bir dairede ve küllî bir makamda mazhar oluyor. Bazen de bir insanda Rahim isminin tecellisi esas olur,  diğer bir isim, mesela celil ismi gölgede kalır; Ama başka birinde Celîl ismi esas olurken, Rahim ismi gölgede kalır. Bazı isti’dâdlar  dar daireden  geçemiyor, gölgeden çıkamıyor. Ve isti‘dâda göre bazen bir isim gâlib oluyor. Yalnız kendi hükmünü icrâ ediyor. O isti‘dâdda onun hükmü hükümrân oluyor.[2] İşte insanda marifet nurlarının açılması bu gibi manevi sebeplerin tesiri altında kalır. Aslında bu kişi tefekkürüyle marifet nuruna mazhar olmuştur. Fakat o marifet nurunun çok mertebeleri vardır. Bir mertebesi vardır ki Rabbiyle görüşmesine neden olur. Sevgili Peygamberimizin (s.a.v.) miraçta görüşmesi gibi. İşte bu mertebeye çıkmasına engel olan yukarda zikrettiğimiz bu gibi sebepler nurani perdelerdir.

 

[1] Tılsımlar Mecmuası, s 29.

[2] Sözler Mecmuası, s 126.


 


Yorum Yap

Yorumlar