Eşimin ortak dükkanı var ve onun için zekat verecek. Bir kısmını bana verecek dağıtmam için. Eşimden habersiz borcum var. Onun bir kısmını bu parayla ödesem olur mu? Daha sonrasında kendimi düzelttiğim zaman verdiği zekatı ve aldığım para kadar dağıtımı yapacağım uygun olur mu?
Kesinlikle uygun olmaz. Zira nisap miktarı malın üzerinden bir kamerî yıl geçmişse hiç bekletmeden derhal zekâtı hak sahiplerine ulaştırmak gerekir. Geciktirilmesi doğru olmaz. ‘’Zekât parasıyla borç ödenerek bilahare ulaştırılması dinen uygun olmaz.’’ [1]
Allah (cc) Kur’ân-ı Kerim'de “…Hasat günü (ekip biçtiğinizin) hakkını verin…" [2] diye buyurmaktadır. Âyet her ne kadar ekinler için vârid olsa da zekâtı vaktinde verme hususunda diğer mallar ekinlere kıyas edilmiştir.
İbn Âbidîn bu hususta şöyle der: ‘’Zekât vermenin belli bir zamanı yoktur. Oruç ve hac ibadetlerinde olduğu gibi nisap miktarı malın üzerinden sene geçmiş olması konusunda da kamerî ay hesabı uygulanır. Farz olduğu andan itibaren verilmesi gerekir. Bunun için belli bir kamerî ayı veya Ramazan’ı beklemeye gerek yoktur. Zekât vermekle yükümlü olanların, yükümlü oldukları andan itibaren en kısa zamanda zekâtlarını vermeleri gerekir. Çünkü zekât bir kulluk borcudur, borç da bir an önce ödenmelidir.’’ [3]
Şafii mezhebinin büyük alimlerinden olan İmam Nevevî’nin görüşü de şu şekildedir: ‘’Havl/sene geçtikten sonra, meşru bir mazeret olmadığı halde zekâtı geciktirmek caiz olmaz. Zekât verecek uygun kimseyi bulamamak veya daha fazla hak eden birini beklemek meşru mazeretler arasındadır. Mazeretsiz geciktirme durumunda mal telef olursa çıkarılması gereken miktar kişinin zimmetinde borç olarak kalır. İmkân bulduğu ilk andan itibaren bu borcu vermesi gerekir.’’ [4]
Netice itibariyle diyebiliriz ki; zekât tahakkuk ettiği anda fakirin hakkı olduğundan derhal hak sahiplerine ulaştırılması gerekir.
Başka bir husus ise; kocanız farz bir ibadetin yerine getirilmesi için zekâtın bir kısmını size emanet etmiş yani sizi vazifelendirmiş ve size güvenmiş. Kocanız, fakirin hakkı olan zekâtı size emanet ederek size güvenmişse elbette o güveni sarsmamak veya boşa çıkarmmak adına da hassas davranmak gerekir.
[1] Din İşleri Yüksek Kurulu
[2] En'am, 6/141
[3] İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, III, 175, 191-192, 223
[4] Nevevî, el-Mecmu' V, 333