Soru

Yeryüzünün Ölümü ve Fenni Bilgiler

Ayet-i Kerimelerde haşre örnek olarak yeryüzünün ölümünden sonra diriltilmesi ifadeleri var. Peki ağaçlar olsun, diğer yaprakları dökülüp beklemeye geçen bitkiler olsun bunlar bildiğimiz manada ölmüyorlar. Sadece yaprakları ve meyvaları dökülüyor ve bahar geldiğinde dökülen yaprakların meyvaların yerlerinden tekrardan yenileri yetişiyor. Bunlarda ayetlerde bahsedilen “yeryüzünün ölümü” ifadesine dahilse bildiğimiz manada tamamen ölmeyen ve baharda tekrar yeşeren bu nebatat için ayetlerde ölüm ifadesinin kullanılmasını nasıl anlamalıyız?

Tarih: 19.09.2022 18:52:47
Okunma: 297

Cevap

Yeryüzüne bakıldığında kışın gelmesiyle bitki ve küçük hayvanların çoğu ölmektedir. Bir kısım bitki ve hayvanlar ise kış uykusuna yatmaktadırlar ki, buda bir nevi ölüm sayılabilir. Çünkü bunların hayati fonksiyonları minimize edilmektedir. Özellikle bitkilerde hayat emareleri neredeyse yok denecek kadar azalmaktadır. Bu bitki ve hayvanların ilk baharda tekrar yaratılmaları ise elbette insanın yaratılışına delil olmaktadır. Ayakta kalan bitki ve ağaç gövdeleri adeta insanların kemikleri gibi cansız bir vaziyet almaktadırlar.

Mesela bir ağacın binlerce yaprakları dökülürken, yani ölürken gövdesi ise bazen ölür, bazen de kış uykusuna yatar. Tabi kış uykusu için de Cenab-ı Hakk’ın ihsan ve ikramıyla birçok hazırlık yapar.

Ayetlerde bahsedilen yeryüzünün ölümü ise genel ifadelerdir. Mesela sadece bir ağacı esas alsak bile (yaprakları dökülen ağaçlar esas alınmıştır) binlerce yaprağı sonbaharda ölmektedir. Sadece o ağacın gövdesi hayatta kalıyor dolayısıyla bu itibara alınmaz.

Hem mesela bir senedeki sineklerin sayısı Âdem (as)’ın zamanından kıyamete kadar gelecek insanların sayısından fazladır. Bu sineklerin büyük çoğunluğu son baharda ölmektedir. Elbette bu çoğunluğun içinde insanların ekserisinin hayatlarının o sene devam etmesi nazara alınmaz. Yani yeryüzünün ölümü derken çoğunluk esas alınır. Azınlığın azınlığını teşkil eden hayatta kalanlar dikkate alınmaz. Tabi buradaki azınlık sayı itibarıyladır. Değere göre değildir.

Dolayısıyla bu tarz ifadeler geneli ifade eder. Yani yeryüzüne bakıldığında ekseriyetle sonbaharda ölüp, ilkbaharda tekrar diriltilme söz konusudur. Genel olarak böyle olmaktadır. Öyleyse istisna durumlara değil genele göre mevzular ifade edilir. Bu zahiren hayatta kalmış ama kış boyunca hayat emaresi göstermeyen kısımları da insan kemiklerine benzetmek mümkündür. Demek ki onlar da bir nev ölü hükmündedirler. Allah-u A’lem

Bu konuyla ilgili Bediüzzaman hazretleri “Şimdi Allah'ın rahmetinin eserlerine bak! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor? Şübhesiz ki O, ölüleri elbette dirilticidir. Çünki O, herşeye hakkıyla gücü yetendir.”[1]ayetini tefsir ederken şu izahları yapmaktadır:

Ezcümle, haşr-i bahârîde görüyoruz ki: Beş-altı gün zarfında küçük-büyük hayvanât ve nebâtâttan üç yüz binden ziyâde (fazla) envâı (çeşitleri, türleri), haşredip neşrediyor. Bütün ağaçların, otların köklerini ve bir kısım hayvanları aynen ihyâ edip iâde ediyor. Başkalarını ayniyet derecesinde bir misliyet suretinde îcâd ediyor. Halbuki maddeten farkları pek az olan tohumcuklar, o kadar karışmış iken, kemâl-i imtiyâz (tam bir ayırt etmle) ve teşhîs ile, o kadar sür‘at ve vüs‘at (sürat) ve suhûlet (kolaylık) içinde, kemâl-i intizam (tam bir düzenle) ve mîzân(ölçü) ile altı gün veya altı hafta zarfında ihyâ ediliyor(yaratılıyorlar). Hiç kābil midir ki, bu işleri yapan zâta bir şey ağır gelebilsin? Semâvât ve arzı (göğü ve yeri) altı günde halk edemesin? İnsanı, bir sayha (ses) ile, haşredemesin? Hâşâ!”[2]

“Her bahar mevsiminde ihyâ-yı arz keyfiyetinde (yeryüzüne hayat verilmesi sırasında) üç yüz bin tarzda haşrin nümûnelerini (yeniden dirilmenin misâllerini) nihâyet derecede girift (karmakarışık), birbirine karıştırdığı hâlde, nihâyet derecede intizam ve temyîz (ayırma) ile nazar-ı beşere (insan gözüne) gösteriyor ki: ‘Bunları böyle yapan Zât’a, haşir ve kıyâmet ağır olamaz!’ der. Hem zemînin (yeryüzünün) sahîfesinde yüzbinler envâı (nev‘leri), berâber birbiri içinde kalem-i kudretiyle hatâsız, kusursuz yazmak; bir tek Vâhid-i Ehad’in sikkesi (zâtında ve sıfatında bir olan Allah’ın damgası) olduğundan, şu âyetle güneş gibi vahdâniyeti(Allah’ın birliğini) isbât etmekle berâber, güneşin tulû‘ ve gurûbu (doğup batması gibi) kolay ve kat‘î, kıyâmet ve haşri gösterir”[3]

Ayrıca aşağıdaki linki inceleyebilirsiniz:

https://risale.online/soru-cevap/ahiretteki-dirilise-dair-cevremizden-deliller

 

 

[1] Rûm, 30/ 50.

[2] Asâ-yı Mûsâ, 164.

[3] Zülfikār, 94.

 


Yorum Yap

Yorumlar