Evvela şunu ifade edelim. Yemininiz sebebiyle başınıza kötü bir olay gelmez! Ancak bazen hatalarımız sebebiyle haddimizi aşarsak uyarı olarak bir şefkat tokatı yeriz. Bununla birlikte yemin edip etmediğinizi tam hatırlamadığınızı, ama yemin etme ihtimalinin daha yüksek olduğunuzu söylüyorsunuz. Bu durumda siz içinizdeki şüpheyi gidermek ve rahatlamak için yemin keffaretini yerine getiriniz.
Anlattığınız hadiselerden anladığımız kadarıyla da size şunları tavsiye etmek istiyoruz.
Sevgili Üstadımız Bediüzzaman Hazretlerinin şu veciz ifadelerini hayatımıza çok güzel bir ölçü olarak yerleştirebilirsek, Allah’ın izniyle bütün dert ve kederlerimizden kurtuluruz!
“İnsanın Allah’a karşı ubudiyet, vazifesidir.
Terk-i Kebâir takvadır.
Nefis ve şeytanla uğraşmak ise cihaddır.” [1]
İnsanın bu dünyaya gönderilmesinin tek bir sebebi var oda Allah’a karşı vazifeleridir. Bu itibarla; İbadetler vazifelerimiz olsa da aslında bizim bu dünyada iken rahatlamamıza da sebeptirler. Zira insan, bu dünyada zorluk ve sıkıntılarla hemen hemen hayatının her aşamasında karşı karşıya gelir. Mesela acıkınca ihtiyaç için yemek yiyor maddi vücudumuzun ihtiyacını bu şekilde gideriyoruz. Maddi vücudumuzun efendisi yani hükümdarı midemizdir. Manevi vücudumuzun efendisi ise kalbimizdir. Kalb ancak Cenâb-ı Hakk’ı zikretmekle tatmin olabilir, rahatlayabilir ve huzur bulabilir. Bunu teyit eden Ayet-i Kerime de aynen şöyle ifade eder: “Bilesiniz ki, kalbler ancak Allah’ın zikri ile mutmain olur.” [2]
İşte kalp ve ruh bu dünyada bazen işlerin yoğunluğundan, bazen günahlardan, bazen ibadetlerimizdeki gevşekliğimizden dolayı ızdırap çeker. Bu hali ortadan kaldırmak için Rabbimiz başta Namaz olmak üzere ibadetleri bizlere emir buyurmuştur.
İbadetleri yerli yerince yapanlar daimî bir huzur ve sevinç içindedirler. Arada sırada zorluk karşılarına çıksa, bunun içinde nefisle mücadele etmeyi vazife bilmişler.
Hem nefis hem şeytan ile mücadele etmekte bir Mü’min için büyük cihaddır.
Siz günahları terk etmeye çalışmakla bu cihadı yapabilirisiniz.
İbadetlerinizde de sabırla ve tahammülle devamlılık olursa daimî bir huzura İnşallah ulaşabilirsiniz.
Unutmayalım ki: Allah sabredenleri sever, Allah Sabredenlerle beraberedir. Allah’ı bulan kişinin her isteği yerine getirilir ve her işi halledilir. Yeter ki biz O’na güvenip dayanalım.
Son olarak uzun bir Hadis-i Şerifin, kısa bir parçasını buraya alarak izahlarımıza son veriyoruz..
Bir gün, bir adam Peygamber Efendimiz ‘in (asm) yanına gelerek, "Size dünya ve ahiretle alakalı soracak sorularım var." der.
Bunun üzerine Peygamberimiz (asm) o kimseye, "Ne istiyorsan sor." buyururlar. Ardından o kişi ile Peygamber Efendimiz (asm) arasında bizim de pek çok dersler çıkarabileceğimiz şu diyalog yaşanır:
Benim günahlarımı ne siler?
“Gözyaşların, hudûun (saygıyla Allah'a kulluğun) ve hastalıklar.”
Allah (cc) yanında hangi özellikler daha faziletlidir?
“Güzel ahlak, tevazu, belalara sabır ve kazaya rıza.”
Allah (cc) yanında en büyük günah hangisidir?
“Kötü ahlak ve Allah'ın emirlerine karşı gösterilen cimrilik.”
Rahman Allah'ın rahmetini ne coşturur artırır?
“Gizliden gizliye sadaka vermek ve sıla-i rahim (akrabaları ziyaret ve görüp
gözetmek).”
Cehennem ateşini ne söndürür?
“Oruç.” [3]
[1] Bediüzzaman Said Nursi, Mesnevi Nuriye, Altınbaşak Neşriyat, Orijinal Osmanlıca Basım-shf. 214
[2] Ra’d Suresi, 28. Ayet
[3] Ali el-Müttaki, Kenzu'l-Ummal, 16/127-129