Yemek duasını Hristiyan ve Yahudilere benzememek için yemeğin başından ve sonunda değil yemeğin ortasında yapılmalıdır diye çevremdekilerden duydum. Müslümanlar olarak yemek duasını ne zaman yapmamız doğrudur?
Yemeğin sonunda dua etmek sünnettir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), bir şey yedikten ve içtikten sonra çok çeşitli dualar yapmıştır. Bu sebeple yemek duası ile ilgili oldukça çok hadis-i şerifler vardır. Bu duaların/hadisleri bir kısmı şunlardır:
Sahabeden Ebû Saîd el-Hudrî (r.a.) anlatıyor: Hz. Peygamber (s.a.v.) bir şey yiyip içtikten sonra şu duâyı okurdu:
اَلْحَمْدُ لِلّٰهِ الَّذِي اَطْعَمَنَا وَسَقَانَا وَجَعَلَنَا مِنَ اَلْمُسْلِمِين
Hamd bizi yediren, içiren ve Müslüman kılan Allah'a mahsustur." derdi. [1]
“Ey Rabbimiz! Sana tertemiz duygularla, eksilmeyip artan, huzurundan geri çevrilmeyip kabul edilen sayısız hamd ile hamd ederiz. ” [2]
“Bu yiyeceği bana yediren ve tarafımdan hiçbir güç ve kuvvet olmadan bunu bana rızık kılan Allah’a hamdolsun” derse geçmiş günahları affolunur” dedi.” [3]
Yine başka bir hadis-i şeriflerinde; “Dâima yediren ve kendisine hiç yedirilmeyen, bize ihsanda bulunan bizi doğru yola ulaştırıp da doyuran ve suya kandıran ve hep güzel vesîlelerle imtihan eden Allah’a hamdederiz. Yâ Rabb sana hamdediyoruz. Bu hamdimizi kâfi görmüyoruz, îfâ edilmiş saymıyoruz ve nankörlük etmiyoruz, nîmetlerinin hiç birinden müstağnî değiliz. Bize yemekten yediren, sudan içiren, çıplak iken giydiren, dalâlette iken hidâyete erdiren, görmezken gösteren ve bizi yarattıklarının pek çoğuna üstün kılan Allah’a hamd ederiz, çünkü hamd âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur.” [4]
Peygamber Efendimiz (s.a.v.), sofrasını kaldırdığı zaman şöyle derdi: “Ey Rabbimiz! Sana tertemiz duygularla, eksilmeyip artan, huzûrundan geri çevrilmeyip kabûl edilen sayısız hamd ile hamd ederiz.” [5]
Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Allah Teâlâ, yemek yedikten veya bir şey içtikten sonra kendisine hamd eden kulundan hoşnut olur.” [6]
Bunun gibi hadis-i şerifler çok olmakla beraber yemeğin ortasında dua etmeye engel bir durum da söz konusu değildir. Bu konu hakkında Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri şu ifadeleri kullanmaktadır:
“Suâl:
Tablacı hükmünde olan insanlara bir fiyat veriyoruz. Acaba asıl mal sâhibi olan Allah, ne fiyat istiyor?
Elcevab:
Evet, o Mün‘im-i Hakîkî, bizden o kıymetdar ni‘metlere, mallara bedel istediği fiyat ise üç şeydir:
Biri zikir, biri şükür, biri fikirdir.
Başta “Bismillâh” zikirdir.
Âhirde “Elhamdülillâh” şükürdür.
Ortada bu kıymetdar hârika-i san‘at olan ni‘metler, Ehad-i Samed’in mu‘cize-i kudreti ve hediye-i rahmeti olduğunu düşünmek ve derk etmek fikirdir.
Bir padişahın kıymetdar bir hediyesini sana getiren bir miskin adamın ayağını öpüp, hediye sâhibini tanımamak ne derece belâhet ise, öyle de; zâhirî mün‘imleri medih ve onlara muhabbet edip Mün‘im-i Hakîkî’yi unutmak, ondan bin derece daha belâhettir.
Ey nefis! böyle ebleh olmamak istersen, Allah nâmına ver, Allah nâmına al. Allah nâmına başla, Allah nâmına işle. Vesselâm.” [7]
Evet insan bu dünya hayatını devam ettirebilmek için çok çeşitli şeylere ihtiyaç duyan bir varlıktır. Bu ihtiyaçların asıl sahibi ve vereni ise onları sayısız güzellik ve hikmetle yaratan Rezzak (çokça rızık veren) olan Allah'tır. İnsanlar ise emaneten bu nimetlere bir nevi geçici sahiplenme durumundadırlar. İşte bu sahiplenme neticesinde üreticiler ürettikleri ürünleri satarak hem kendi ihtiyaçlarını yerine getirecek gelir elde etmekte hem de ihtiyacı olan diğer insanların bu ihtiyaçlarını gidermeye yardım etmektedir. Bu alışveriş sırasında bir ürünü almak isteyen ihtiyaç sahibi insan, satıcıya bir bedel ödeyerek o ürünü almaktadır.
Bediüzzaman Hazretleri ise bu maddecilik asrında, insanların her şeyin asıl sahibi olan Allah'ı unutmamaları için; her an hatırlamamız gereken bu harika izahatı yapmaktadır. Metinde vurgu yapılan şey ise; bize bu malları getirene bir fiyat veriyoruz ama asıl bu malları yoktan, hiçten yaratan Rabbimiz bizden ne istiyor?
Cevap olarak; hangi nimetle hangi ihtiyacımızı görüyorsak görelim, başta bismillah demeliyiz. Sonunda o nimeti verene hamd edip elhamdülillah demeliyiz.
Konumuzla bağlantısı açısından ise; o nimeti tüketirken, o nimetin bize kadar nasıl geldiğini tüm safhalarıyla düşünüp, külli bir tefekkürle Rabbimizi düşünmeliyiz.
Özetle; yemeğin sadece sonunda değil başında ve ortasında da Rabbimizi unutmadan O'nu anmalı, şükretmeli ve dua etmeliyiz.
[1] Tirmizî, Daavât 75, (3453); Ebû Dâvud, Et'ıme 53, (3850); İbnu Mâce, Et'ıme 16, (3283)
[2] Buhârî, Et`ime 54.;Ebû Dâvûd, Et`ime 52 (3849); İbni Mâce, Et`ime 16
[3] Ebû Dâvud, Libâs 1; Tirmizî, Da’avât 55; İbnu Mâce, Et’ime 16
[4] Hâkim, I, 731/2003
[5] Buhârî, Et`ime, 54; Ebû Dâvûd, Et`ime, 52; Tirmizî, Deavât, 55
[6] Müslim, Zikir, 89; Tirmizî, Et’ime, 18
[7] Bediüzzaman Said Nursi, Sözler, Istanbul 2012, say 3