Soru

Yazı Yazmamanın Zararı

Yazı yazmamanın zararı nedir?

Tarih: 19.11.2020 18:14:32
Okunma: 1635

Cevap

Risale-i Nuru yazmamanın zararları diye direk Risalelerde ve Lahikalarda bir izah yoktur. Fakat mefhum-u muhalifinden çıkarak bu zararları bir miktar izah edebiliriz. Mesela yazı yazmak talebelik şartlarından sayılmıştır. Dolayısıyla yazı yazılmadığı zaman talebelik şartlarından çok önemli bir şartın yerine gelmemiş olur.

Bununla birlikte aşağıda geçen çok önemli faydaları ve kazançları kaçırmak gibi zararları vardır. 

Bu zararlardan bazıları şunlardır:

1. Talebelik şartlarından çok önemli birisini yerine getirmediği için talebeliği kaçırma tehlikesi

2. Beş türlü çok önemli ibadetten mahrum olmak

3. Beş türlü dünyevi faydasını elde edememek

4. Talebe olamazsa manevi şehidlik makamını kaçırmak

Yazı yazmanın faydaları ve kazançlarından bazıları şöyledir:

Kalemle yazarak Nurlara hizmet ve sadakatle talebesi olmanın iki mühim neticesi vardır. Birincisi, Kur’an ayetlerinin de işaretiyle imanla kabre girmektir. İkincisi, bütün Nur Talebeleri’nin manevi kazançlarına ve sevaplarına ortak olmaktır.” 
Yine aynı mektubda Üstad Bediüzzaman Hazretleri Risale-i Nur’ları Kur’an harfleri ile yazmanın manevi çok kazançlarının yanında bu dünyada da beş tane faydası olduğunu şöyle anlatır:

1- Rızıkta bereket.

2- Kalpte rahat ve sürur.

3- Geçimde kolaylık.

4- İşlerinde muvaffak olmak.

5- Talebelik faziletini kazanmak ve bu sayede bütün Risale-i Nur talebelerinin manevî kazançlarına ve dualarına hissedar olmaktır.(Emirdağ Lahikası)

Risâle-i Nûr ile kırâaten ve kitabeten iştigal, sıkıntıyı çok hafifleştirir, ferah verir.(Şualar, 385)

Risale-i Nura intisab eden zatın en ehemmiyetli vazifesi onu yazmak ve yazdırmaktır. Ve intişarına yardım etmektir. Onu yazan ve yazdıran Risale-i Nur talebesi ünvanını alır. Ve o ünvan altında her yirmi dört saatte benim lisanımla belki yüz defa bazen daha ziyade hayırlı dualarımda ve manevi kazançlarımda hissedar olmakla beraber benim gibi dua eden kıymetdar binler kardeşlerin ve Risale-i Nur talenelerinin dualarına ve kazançlarına hissedar olur. Hem, dört vecihle dört nevi ibadet-i makbule hükmünde bulunan kitabetinde, hem imanını kuvvetlendirmek, hem başkalarının imanlarını tehlikeden kurtarmasına çalışmak, hem hadisin hükmüyle, bir saat tefekkür bazan bir sene kadar bir ibadet hükmüne geçen tefekkür-ü imanîyi elde etmek ve ettirmek, hem hüsn ü hattı olmayan ve vaziyeti çok ağır bulunan Üstadına yardım etmekle hasenatına iştirak etmek gibi çok fâideleri elde edebilir. Ben kasemle temin ederim ki, bir küçük risaleyi kendine bilerek yazan adam, bana büyük bir hediye hükmüne geçer; belki herbir sahifesi bir okka şeker kadar beni memnun eder.   (Kastamonu Lahikası, Shf:19)

Yazan zatların defter-i amaline Cenab-ı Hak her bir harfine mukabil on hasene ihsan eylesin.(Kastamonu Lahikası, 102)

“Vazifedarane (vazifeli gibi) kalemi her gün istimal etmeyenler (yazmayanlar), Risale-i Nur talebeleri ünvan-ı icmalîsinde (özet unvan içinde) her yirmi dört saatte yüz defa hissedar olmak yeter diye, hususî isimlerle has şakirdler (talebeler) dairesi içinde bir kısmın isimleri muvakkaten (geçici) tayyedildi (çıkarıldı).” (Kastamonu Lahikası,Shf:52)

Ayrıca Yazı Mektubu diye maruf İhlas Risalesinin sonuna ilave edilen mektubu da aşağıya alıyoruz.

"Bir kısım kardeşlerime husûsî bir mektubdur.

Yazıda usanan ve ibadet ayları olan şuhûr-u selâsede sâir evrâdı, beş cihetle (Hâşiye) ibadet sayılan Risâle-i Nûr yazısına tercîh eden kardeşlerime, iki hadîs-i şerîfin bir nüktesini söyleyeceğim. Birincisi: يُوزَنُ مِدَادُ الْعُلَمَٓاءِ بِدِمَآءِ الشُّهَدَٓاءِ -ev kemâ kāl- Yani, “Mahşerde ulemâ-yı hakîkatin sarf ettikleri mürekkeb, şehîdlerin kanıyla muvâzene edilir; o kıymette olur.” İkincisi: مَنْ تَمَسَّكَ بِسُنَّت۪ي عِنْدَ فَسَادِ اُمَّت۪ي فَلَهُٓ اَجْرُ مِائَةِ شَه۪يدٍ -ev kemâ kāl- Yani, “Bid‘aların ve dalâletlerin istîlâsı zamanında, sünnet-i seniyeye ve hakîkat-i Kur’âniyeye temessük edip hizmet eden, yüz şehîd sevabını kazanabilir.”

Ey tenbellik damarıyla yazıdan usanan ve ey sofîmeşreb kardeşlerim! Bu iki hadîsin mecmûu gösterir ki: Böyle bir zamanda hakāik-i îmâniyeye ve esrâr-ı şerîate ve sünnet-i seniyeye hizmet eden mübârek hâlis kalemlerden akan siyah nûr ve âb-ı hayât hükmünde olan mürekkeblerin bir dirhemi, şühedânın yüz dirhem kanı hükmünde yevm-i mahşerde size fâide verebilir. Öyle ise, onu kazanmaya çalışınız. Eğer deseniz: “Hadîste âlim ta‘bîri var, biz bir kısmımız; yalnız kâtibiz?”

Elcevab: Bir sene bu risâleleri ve bu dersleri anlayarak ve kabûl ederek okuyan; bu zamanın mühim, hakîkatli bir âlimi

olabilir. Eğer anlamasa da, madem Risâle-i Nûr şâkirdlerinin bir şahs-ı ma‘nevîsi var, şübhesiz o şahs-ı ma‘nevî, bu zamanın mühim büyük bir âlimidir. Sizin kalemleriniz ise, o şahs-ı ma‘nevînin parmaklarıdır. Kendi nokta-i nazarımda liyâkatsiz olduğum halde, haydi hüsn-ü zannınıza binâen bu fakîre bir üstâdlık ve tebeiyet noktasında bir âlim vaz‘iyetini verdiğinizden bağlanmışsınız. Ben ümmî ve kalemsiz olduğum için, sizin kalemleriniz benim kalemim sayılır, hadîste gösterilen ecri alırsınız." Saîdü’n-Nûrsî

 

_____________________________

Hâşiye: Bu kıymetli mektubda Üstâdımızın işaret ettiği beş nevi‘ ibadetin kendilerinden îzâhını taleb ettik. Aldığımız îzâh şöyledir: 1- En mühim bir mücâhede olan, ehl-i dalâlete karşı ma‘nen mücâhede etmek. 2- Üstâdına neşr-i hakîkat cihetinde yardım sûretiyle hizmet etmek. 3-Müslümanlara îmân cihetinde hizmet etmek. 4- Kalemle ilmi tahsîl etmek. 5- Bazen bir saati, bir sene ibadet hükmüne geçen tefekkürî olan ibadeti yapmaktır.

Rüşdü, Husrev, Re’fet


Yorum Yap

Yorumlar