Kadınların okuması ve yönetici olmaları caiz midir?
Kadınlar elde edeceği vasıfları, kabiliyetleri ve yeteneklerini İslam uğrunda kullanabilir. Kendi hemcinslerini eğitmek için hocalık yapabilirler. Çünkü ilim öğrenmek kadına da erkeğe de farzdır. Fakat tüm bu alanların açılması ancak dinimizin emrettiği tesettür ve mahremiyet kuralları ile gerçekleşebilir. Bunlara dikkat edildiği takdirde kadının okumasında bir beis yoktur.
Kadının okuması için önemli şartlardan birisi de okuduğu ortamın karma olmaması, yani kadın ve erkeklerin bir arada olmamasıdır. Hem eğitim arkadaşları hem de hocaların hanım olması gerekir. İslamiyet karma eğitimi belirli bir yaştan sonra uygun görmemektedir. Yapılan araştırmalar da kadın ve erkeklerin farklı ortamlarda eğitim görmeleri, başarı oranlarını olumlu yönde ciddi manada etkilemektedir. Karma eğitimde ise başarı oranı düşmektedir.
“Sizden birinizin kendi evinde yapacağı bir iş, mücahitlerin yaptığı cihat sevabını kazandırır inşaellahu tealâ.”[1]
"Hepiniz çobansınız ve hepiniz elinizin altındakilerden sorumlusunuz. Yönetici bir çobandır. Erkek, aile halkının çobanıdır. Kadın, kocasının evi ve çocukları için çobandır. Hepiniz çobansınız ve hepiniz çobanlık yaptıklarınızdan sorumlusunuz."[2]
Daha bunlar gibi birçok hadiste de peygamberimiz normal hayat şartları içinde kadın ve erkeğin vazifelerini taksim etmiştir. Bu görevleri kim daha iyi yaparsa o daha çok sevap kazanır.
Fakat bir kadın illaki zaruretten dolayı çalışacaksa annelik vazifesine bir halel getirmeden, tesettürüne ve mahremiyetine dikkat ederek birçok işi yapabilir. Okuyabildiği gibi, yöneticilikte yapabilir. Tarihte birçok kadın matematik, tıp, tefsir, hadis, kelam gibi birçok ilimde yüksek seviyelere geldikleri bilinmektedir. Hatta bu kadınların tesettür ve mahremiyet şartları sağlanarak birçok alime perde ve duvar arkasından ilmi dersler verdikleri bilinmektedir. Bugün teknolojinin de yardımıyla SIRF İLİM ÖĞRENMEK İSTEYEN hanım kardeşlerimiz birçok ilim dalında kendilerini yetiştirebilirler. Sokak sokak dolaşıp eğitim almalarını gerektirecek bir durum da yoktur.
Eğer bir kadının, nafakasını temin edecek kimsesi yoksa veyahut geçim sıkıntısı varsa, İslamiyet’çe o kadına devlet tarafından maaş bağlanır. Zekât ve sadaka gibi hayırlarla sıkıntısı giderilir. Eğer bu imkânları da bulamazsa, bakmak mecburiyetinde olduğu anne- babası, çocukları olursa, zarurete binaen, çalışma şartları İslami ölçülere uygun bir iş yerinde çalışabilir. Yani harama girmeden, birkaç kadınla beraber veyahut kendi mahremleriyle beraber çalışabilir. Dolayısıyla Çalışmak mecburiyeti bulunmayan bir kadının da yukarıda saydığımız ölçüler dâhilinde çalışmasında bir beis yoktur. Fakat evli olan kadınlar için, beylerinin izin vermesi şarttır.
Ayrıca;
Normal şartlarda kadınların en büyük, en yüksek vazifesi ve asli görevi anneliktir. Annelik ise en şerefli, en kıymetli ve en mukaddes bir vazifedir. Onlarda ki bu şefkat onları tarihin en büyük şefkat kahramanları haline getirmiştir. Kadının annelik vazifesini bırakıp başka işlere yönelmesi toplumun ve neslin geleceğini tehlikeye atacaktır. Çünkü toplum annelerin şefkat sinelerinde tomurcuklanıp yeşermektedir. Bu vazife terk edildiğinde veya aksatıldığında toplumun ne hallere geleceği malumdur. Maalesef birçok kadın başka işlerle meşgul olmaktan dolayı annelik vazifesini terk etmekte ve yeni nesillerin kurumasına ve bitmesine sebep olmaktadır. Kapitalist sistemler annelerin bu vazifelerini küçümsemekte hatta bir nevi hamallık olarak görmektedirler. İslam dini ise kadını toplum hayatının ağır ve sıkıntılı şartlarından kurtarıp onu evinin sultanı yapmıştır. Fakat gözü dönmüş dünya sistemleri sadece dünya için çalıştıklarından dolayı daha fazla iş gücü ve sermaye için nazik, nazenin bir çiçek hükmünde olan kadınları kirli sanayi dumanları içinde kir ve pas mahzenlerine çekmektedir. Bu yüzden birçok çocuk anne sevgisinden ve şefkatinden mahrum kalarak çocuk yuvalarında annesinin şefkat ve merhametinden mahrum bırakılmaktadır. Bu sevgi ve şefkatten mahrum kalan çocuklar maalesef ileride çok ciddi bunalımlar yaşamaktadırlar. İslam dini neslin her daim anne yüreği ile büyümesini ve çoğalmasını arzu etmiştir. Bu yüzden annelere bu dünya imtihanında büyük görevler düşmektedir. Bugün kapitalizmin esiri olan kadınlar çocuk yapmak istemiyorlar bunu bir yük bir zahmet olarak görüyorlar. Hâlbuki her kadının fıtratında yaratılışında mucizevi bir bebek ve çocuk sevgisi yatmaktayken bu dünya hayatının aldatıcı özgürlüğü onlara bu merhameti göstermemektedir. Bu sistemler kadınları çocuksuz bırakarak güya onların daha özgür olacaklarını telkin etmiştir. Yoksa bu kadar ürettikleri elbiseleri, ayakkabıları, makyaj malzemelerini kime satacaklardır. Kadınları erkeklerin şehevi bakışlarına alet etmek için her türlü oyunu kurmaktan geri durmayarak kadınları bu çirkefin içine bilerek çekmeye çalışmaktadırlar. Müslüman bir kadın bu oyuna gelmemeli ve Allah'ın emrettiği tesettür ve halini her an korumaya çalışmalıdır.
Bu sistemler kadınların yaratılışlarındaki çocuk sevgisini söküp atmak için bu boşluğu farklı şekillerde doldurmaya çalışmışlar fakat başarılı olamamışlardır. Kadınlar özgür olalım derken ruhi bunalımların ve manevi boşlukların esiri olmuşlardır. O yüzden İslam'ın kadın için biçtiği görev en mukaddes bir görev olan annelik görevidir. Kadın ancak anne olursa özgür olur.
Ayrıca bakınız.
https://risale.online/soru-cevap/kadinin-calismasi