Her hangi üzücü bir olay veya sıkıntı olduğunda insan, fıtratın gereği olarak üzülür. Fakat verdiği tepki şeriat ve sünnet ölçüsünde olması lazımdır. Peygamberimiz(s.a.v) de çocuğu öldüğünde sevgi ve mehametinden ağlamıştır. Siz de mi ey Allah'ın Resülü diye soranlara ise bunun kalbin mehametinden geldiğini söylemiştir. Fakat isyan ederek ağlamamıştır. Allah'a olan teslim ve tevekkülünden ayrılmamıştır.
İnsan, fıtratın gereği olan şeyleri Kuran ve sünnet ölçüsünde yaşamalıdır. Eğer fıtratın gereği olan şeyler bizi günaha, isyana veya şerre götürüyorsa, mecrasını değiştirmek ve hayra ve iyiliğe kanalize etmek lazımdır. Mesela inad damarı olan bir kimse bu inadı batıl ve malayani şeyler için değil de, hakta sebat etmek, iyiliği yapmak ve kötülüğü terk etmek için kullanabilir. Sabah namazına kalkmak için inad edebilir. Bir günahı terk etmek veya işlememek için inad edebilir.