Malumdurki uzun yıllardan beri bir takım insanların "ufo gördüm, kaçırıldım, uzaylılara inanıyorum" gibi iddiaları var. Sahte birçok video kaydı yapıldığı gibi, henüz sahte olduğu kanıtlanamayan kayıtlar da mevcut. Bu konuda bir müslüman ne düşünmeli? Kesinlikle var ya da kesinlikle yok denilebilr mi?
Bu tür düşüncelerin kaynağında insan aklının, muhteşem, büyük saraylar hükmünde olan yıldızların ve gökyüzünün boş olmaması gerektiği fikri vardır. Bu fikir insanların böyle teoriler üretmesine sebeb olmaktadır. Bediüzzaman hazretleri bu konuda güzel bir örnek sunmaktadır. Özetle şöyle demektedir: “ Medeniyetten uzak bir hayat süren vahşi bir kişi ile medeni ve aklı başında birisi arkadaşlık ederek İstanbul gibi bir şehre giderler. Yaklaştıklarında kenar bir semtte gecekondularda bir çok farklı insanların ve canlıların yaşadıklarını görürler. Bir kısmı bitkisel gıdalarla, diğer bir kısmı hayvansal gıdalarla yaşadıklarına şahit olurlar. Oradan İstanbul’a bakarlar. Mesafenin uzaklığından veya gözlerinin iyi görmemesinden ve şehir sakinlerinin görünmemesinden dolayı bedevi adam “ya hu şu şehirde ve bu görünen muhteşem binalarda, fabrikalarda hiç kimse yaşamıyor. Burası boştur, orada canlılar yaşamıyorlar” diye düşünür. Aklı başında olan zat ise: “ bu gecekonduların bu kadar insanlarla ve farklı canlılarla neşelenmesi gösteriyor ki bu şehir boş değildir. Bu düzenli şehrin, bu mükemmel binaların ve fabrikaların kendilerine münasib sakinleri vardır. Boş olması düşünülemez. Oralar tamamen doludur. Daha güzel gıdalarla beslenirler. Bizim görmememiz veya onların görünmemeleri olmadıklarına delili olamaz.” Der.
Bu örnekte olduğu gibi dünyamızdan çok daha büyük ve aralarında inanılmaz mesafelerin bulunduğu mekanlarda hiçbir varlığın yaşamama ihtimalini insanın aklı almıyor. Oralarda bir kısım canlıların hem de oraya münasib varlıkların ve insanlardan daha ileri bir hayat seviyesine sahip varlıkların bulunduğunu kabul etmek istiyor. Müslümanlar bu varlıkların melekler ve ruhlar ve cinler olduğunu söylemektedirler.
Bu tür düşünceler ve görüşler aslında melek ve cinlerin varlığına bir delil olmaktadır. Oralardaki ilahi eserleri, fiilleri, nimetleri, sanatları, icadları, faydaları, düzen vs görecek ve bilecek ve tefekkür ederek ibadet edecek, Allah’ı takdis edecek varlıkların bulunduğuna bir delildir. Oraların faydasız ve boş olmadığına birer delildir.
İnsanlara görünen bir kısım şeyler bu tür varlıklar olabilir. Mesela: Esyed İbnu Hudayr(ra)’ın anlattığına göre: “ geceleyin, (hurma harmanında iken) Kur’andan Bakara suresini okuyordu. Hemen yakınında da atı bağlı idi. Birden bire atı şahlandı. Bunun üzerine susarak okumayı bıraktı. At da sükunete geldi. Esyad tekrar okumaya başlayınca at yine şahlandı. Esyed yine sükut edince at da sükunete geldi. Az sonra yine okumaya başlayınca at da şahlanmaya başladı. Oğlu Yahya ata yakındı. Ona bir zarar vermesin diye attan uzaklaştırmak için yanına gitti. Bir ara başını göğe kaldırınca bir de ne görsün! Gökte şemsiye gibi bir şey ve içerisinde kandilimsi nesneler var.
Sabah olunca gördüklerini Resülullah (sav)’e anlattı. Hz. Peygamber (sav) kendisine: “ o gördüklerin neydi bilir misin? diye sordu. “hayır” cevabı üzerine açıkladı: “ onlar meleklerdi. Senin sesine gelmişlerdi. Sen okumaya devam etseydin onlar seni sabaha kadar dinleyeceklerdi. Öyle ki, sabahleyin herkes onları seyredebilecekti, çünkü halktan gizlenmeyeceklerdi. (K.Sitte, hadis no: 427)