Sevgili Peygamberimiz (s.a.v)’in (risalet vazifesi bizzat vahiy ile tebliğ edilmeden evvel) peygamber olduğuna veya olacağına dair bir ifadesi, söylemi yahut beklentisi olmadığına en büyük delil elbette onun yaşantısıdır. O (s.a.v) peygamberliğinden evvel dürüst bir hayat geçirmeye çalışan çevresindeki haksızlıklara karşı duran karanlıklar içerisindeki bir nur idi.
Çocukluğundan beri her hali ile dikkat çekmiş ise de vazife verilmeden evvel böyle bir söylemi olmamıştır. Lakin Tevrat ve İncil gibi bazı kutsal kitaplardaki işaretlerle dönemin bazı âlimleri ve kâhinleri bir peygamber geleceğinin farkında idi. Tüm bu işaretler ve gaybi haller ise sadece sevgililer sevgilisinde görünmekte idi. Bu sebeple doğumundan itibaren O’nun farklı olduğu herkesçe kabul edilmiştir. Lâkin bunlar sadece birtakım işaretler ve gaybi hallerdir. Peygamberlik için vahy-i ilahi şarttır. Dolayısıyla ilahi vahiy gelmezden evvel peygamberlik iddiasında asla bulunmamıştır. Nitekim ayette, Efendimizin (sav) bu halini tasdik edercesine yani böyle bir beklenti içinde olmadığını ifade edercesine şöyle buyurmaktadır.
“Hâlbuki (sen) bu Kitâb'ın sana vahyedileceğini ummuyordun; (bu) ancak Rabbinden bir rahmet olarak (sana vahyedildi); öyle ise sakın kâfirlere arka çıkma!”[1]
[1] Kasas 28/86