Bediüzzaman Said Nursi

29.05.2008

4490

Bediüzzaman Hazretlerinin Savaş Esnasında Kitap Telif Etmesi

Bedîüzzaman Hazretleri İşarat’ül İ’câz adlı eserini, Birinci Dünya Savaşı devam ederken, cephede, hem de avcı hattında ve düşmanın top gülleleri arasında fırsat buldukça yanındaki bir talebesine yazdırmıştır. Benzeri görülmeyen böyle bir işe oldukça zor şartlar altında niçin teşebbüs etmiştir?

* *

**** ****

29.05.2008 tarihinde sordu.

Cevap

Aslında bu hâl, Bediüzzaman Hazretleri’nin Kur’ân’a hizmetteki şiddetli ihlâs ve gayretinden kaynaklanmaktadır. Kur’ân’ın bir âyetinin bir tek nüktesini kaçırmadan yazdırmaya, kendi hayatını muhafaza etmekten daha çok ehemmiyet vermiştir. Allah’ın kalbine ilham ettiği hakikatlerden ümmetin mahrum kalmasına gönlü razı olmamıştır.

Kendisi bu gayretinin sebebini şöyle anlatır:

Âlem-i İslâmiyetin en acîb harbi olan Bedir Harbi’nde, namaz vaktinde cemâatten hissesiz kalmamak için, düşmanın hücûmu ile berâber, mücâhidlerin yarısı silâhını bırakıp cemâat hayrına şerik olmak, iki rek‘at sonra onlar da hissedâr olsun diye Fahr-i Âlem Aleyhissalâtü Vesselâm bir hadîs-i şerîfiyle emretmiş olmasıdır. Mâdem harbde bu ruhsat var. Ve mâdem cemâat hayrı da sünnet olduğu hâlde, o sünnete riâyet etmek, en büyük bir hâdise-i dünyeviyeye tercîh edilmiş. Üstâd-ı mutlakın böyle bir işâretinden bir nüktecik alarak, biz de rûh u cânımızla ittibâ‘ ediyoruz.

Kahraman-ı İslâm İmâm-ı Alî radıyallâhü anh, Celcelûtiye’nin çok yerlerinde ve âhirinde bir himâyetçi istemiş ki, namaz içinde huzûruna gaflet gelmesin. Düşmanları tarafından ona bir hücûm ma‘nâsı hâtırına gelmemek, sırf namazdaki huzûruna pek çok olan düşmanları tarafından bir hücûm tasavvuru ile namazdaki huzûruna mâni‘ olunmamak için bir muhâfız ifriti dergâh-ı İlahî’den niyâz etmiş.”

İşte bu bîçâre, ömrü bu zamanda hodfurûşluk içinde yuvarlanan bîçâre kardeşiniz de, hem sebeb-i hilkat-i âlemden, hem kahraman-ı İslâm’dan bu iki küçük nükteyi ders aldım. Ve bu zamanda çok lâzım olan Kur’ân’ın esrârına ehemmiyet vermekle, harb içinde rûhunun muhâfazasını dinlemeyerek, Kur’ân’ın bir harfinin bir nüktesini beyân etmiş.1 

Üstad Bediüzzamanın burada vurguladığı en önemli hakikat şudur: Bir Müslümanın nazarında en büyük gaye, Allah’ın rızasını kazanmaktır.

Bedir Savaşı gibi en çetin anda bile namaz terk edilmediği gibi, ben de Kur’ân’ın bir harfinin nüktesini açıklamaktan geri durmadım. Çünkü korunması gereken en mühim şey ihlâstır; yani Allah rızası için samimiyetle hareket etmektir.

Savaş dahi bir ibadettir, diyenlere de Hz. Ali Efendimiz (ra)'in çok mühim bir ihlas dersi vardır. Zira savaş esnasında bile Allah ile beraberdir ve O’nun rızasını kazanma peşindedir. Allah'ın rızasına engel teşkil eden savaş endişesinde dahi bir çare arıyordu ki; kulluğunu huzurla yapabilsin.

İhlâs, her türlü dünyevî kaygının ve zorluğun üstünde tutulmalıdır. Dolayısıyla Kur’ân hizmetinde de en kritik zamanlarda dahi Allah’ın rızası ve ihlâs önceliklidir.

İşarat’ül İ’câz eseri tamamen at üzerinde yazılmamıştır. Tefsir, herhangi bir kitap ya da kaynak kullanılmadan, sadece Bediüzzaman Hazretlerinin hafızasındaki bilgi ve birikimle yazılmıştır. Savaşın getirdiği korku, yıkım ve umutsuzluk içinde askerlerin ve halkın maneviyatını güçlü tutmak çok önemliydi. Bu tefsir; imanı kuvvetlendirmek, İslam’ın hakikatlerini anlatmak ve cihadın manevi yönünü vurgulamak amacıyla yazılmıştır. Böylece askerlere, sadece fiziksel bir savaş değil, aynı zamanda manevi bir mücadele içinde oldukları hatırlatılmıştır.

Bediüzzaman Hazretlerinin kendi ifadelerine göre, bu tefsir manevi bir ihtiyaç ve ilhamla yazılmıştır. Savaşın baskısı altında, Kur’an’ın derin anlamlarının kalbine aktığını söylemiştir. Bu zor şartlar, onun için bir engel değil; aksine, manevi anlamda daha da derinleşmesine vesile olmuştur. Bu da tefsirin sadece bilgiye değil, aynı zamanda ilahi bir lütfa dayandığını göstermektedir.

Özetle; Bütün Risale-i Nur Külliyatının bir fihristesi, bir listesi ve o Nur bahçesinin bir fidanlığı olan “İşaratü’l i’caz” tefsiri, Hz. Üstad Birinci Dünya Savaşı’nda Ruslara karşı doğu cephesinde harp ederken telif edilmiştir.

Bediüzzaman Hazretleri, 1914-1916 seneleri arasında bir yandan cephede düşmanla maddi olarak cihad ederken, diğer yandan kalbine ilhâm olunan manaları, küfür ve dinsizlik fikrini temelinden çökertecek olan Risale-i Nur Külliyatının fâtihası hükmündeki İşaratü’l i’caz adlı eserini kahraman ve sadık talebesi Molla Habib’e yazdırmıştır. Öyle ki harbin en zor şartlarında, bazen avcı hattında, bazen at sırtında, bazen de siperde iken düşmanın top gülleleri arasında, yanında müracaat edilecek hiçbir kitap olmadığı halde, nerede kalbine ilhâm gelirse “Molla Habib yaz!” diyor, hazır bekleyen talebesi de derhal bu derin manaları yazıya geçiriyordu. Molla Habib, Hz. Üstad’ın söylediği manaları hem müsvedde olarak yazmış hem de daha sonra temize çekmek suretiyle bir şaheserin ortaya çıkmasına hizmet etmiştir.

Bediüzzaman Hazretleri, 1918 senesinde Rus esareti dönüşünde en önce, cephede yazdığı İşaratü’l i’caz tefsirini İstanbul matbaalarında bastırıp muhtaçlara ücretsiz dağıtmıştır. Bu eserin kâğıt masrafını da Harbiye Nazırı Enver Paşa kendi kesesinden karşılamıştır.

Bu konuda daha detaylı malumat için lütfen bakınız;

Bediüzzaman Said Nursi ve Hayru’l-Halefi Ahmed Hüsrev Altınbaşak, 1. Cild, s. 183.

  1. Emirdağ Lâhikası 4. Cild Hayrât Neşriyat, Isparta 2021, s.560


Paylaş

Facebook'ta paylaş

Whatsapp'da paylaş

Yorumlar (0)

Yorumunuz

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız