Nimet kelimesi sözlükte, Allah-u Teala’nın, insanın mutlu ve saadetli yaşamasını temin için verdiği her türlü imkan ve ihsan, anlamına gelir. Rabbimiz Alak suresinde;
Yaratan Rabbinin ismiyle oku! (O,) insanı bir alak’dan (zigottan) yarattı. Oku! Çünki Rabbin, en büyük kerem sâhibidir.”[1]
buyurarak insanı yoktan yarattığını ifade etmiştir. Yani Cenab-ı Hakk insana vücud nimetini bahşetmiştir. Şüphesiz insana bir nimetin gelebilmesi için evvela insanın vücuda gelmesi gerekir. Bediüzzaman Hazretleri bu meseleyi şöyle izah etmiştir:
Ey insan-ı müşteki (şikayetçi insan)! Sen ma‘dûm (yok olma) kalmadın, vücûd ni‘metini giydin, hayatı tattın. Camid (taş, toprak gibi ruhsuz ve akılsız varlık) kalmadın, hayvan olmadın. İslâmiyet ni‘metini buldun, dalalette kalmadın. Sıhhat ve selâmet ni‘metini gördün ve hâkezâ...”[2]
Yani insanın yokluktan varlık âlemine çıkarılması ona verilen en büyük nimettir. Akabinde vücuda gelen kişinin kendini bilmesi için ona akıl nimeti ihsan edilmiştir. Akıl için Peygamber Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
“Allah-u Teâlâ akıldan daha değerli ve şerefli hiçbir şey yaratmamıştır.”[3]
Hadis-i şerifte buyurulduğu üzre Hak Teala yarattığı en şerefli şey olan aklı insana ihsan etmiştir. Aklın da istikameti bulabilmesi için Rabbimiz Nebi ve Resulleri insanlığa göndermiştir. Cenab-ı hak biz Müslümanlara da Resul-i Ekrem Aleyhissalatu vesselamı göndermiştir. Kur’an-ı Kerim’de;
Şânım hakkı için, size kendinizden öyle (izzetli) bir peygamber geldi ki, sıkıntıya düşmeniz ona ağır gelir; size düşkündür, mü’minlere karşı çok şefkatlidir, merhametlidir.”[4]
Buyurularak Efendimizin (sav) biz ümmetine karşı hakkı ve istikameti şefkatle ve merhametle tebliğ etti ifade edilmiştir. Yani yukarıda Bediüzzaman Hazretlerinin de bahsettiği gibi Cenab-ı Hak biz Müslümanlara İslam nimetini ihsan etmiştir. Bu muazzam nimet de, bize karşı çok şefkatli ve merhametli olan Peygamber Efendimiz (s.a.v.) vasıtası ile bize ulaştırılmıştır.
Sonuç olarak insana verilen vücud, akıl ve Resulullah (dini getirmek hususunda) ) en büyük nimetlerdendir. Bu külli nimetler elbette en ziyade şükrü gerektirirler.
[1] Alak 96/1-3
[2] Tılsımlar, Hayrat Neşriyat, s. 67
[3] (Irakî, Muğni, I, 86.)
[4] Tevbe 9,128