Allah (C.C.)

01.03.2014

8901

İnsanın, Allah'ın Varlığına ve Güzel İsimlerine Delil Olması

İnsanın Allah'ın varlığına delil olmasını ve Allah'ın isim ve sıfatlarına âyînedârlık etmesini izah eder misiniz?

* *

**** ****

01.03.2014 tarihinde sordu.

Cevap

İNSAN ÜZERİNDE GÖRÜNEN TEVHİD DELİLLERİ

Yeryüzünün halifesi olan insan1 hem maddi hem manevi olarak harika bir şekilde yaratılmıştır. Manevi yönüyle çok geniş kabiliyetleri bulunduğu gibi maddi vücudunda da harika bir işleyiş ve düzgünlük vardır. İnsanın bu iki yönünde tevhide birçok deliller bulunur. Bu delillerden bazıları şöyledir:

1. Yaratılışındaki Mükemmellik

İnsan vücudundaki organlar ve sistemlerin mükemmel oluşumunu ve işleyişini inceleyecek olursak kusursuz olduğu görülür. Mesela bütün organlar bir tek hücreden oluşur. Bu tek hücreden mükemmel bir insanın, gözü, kulağı, kalbi, midesi ve daha bunlar gibi birçok harika â'zâları yaratılmaktadır. Bu organların şekillenmesine baktığımızda bir gaye, bir irade, bir ilimle meydana geldiklerini gözlemlemekteyiz. Şuursuz ve cansız olan bir damla sudan mükemmel azaları olan, düşünebilen, konuşabilen bir insanın meydana gelmesi büyük bir mucizedir. Basit bir iğne bile kendi kendine olması mümkün değilken insan gibi böyle mükemmel bir varlığın kendi kendine olması mümkün müdür? Elbette değildir.  

2. İnsan Vücudundaki Düzgünlük Ve Ölçülülük

İnsan vücudunda bütün organların âdeta bir fabrikanın çarkları gibi birbirleriyle mükemmel bir ahenk ve uyum içerisinde çalıştıklarını görüyoruz. Mesela, kollar, ayaklar, mide ve kalp gibi bütün cihazlar insanın hayatta kalması için çalışıyorlar. Hâlbuki bu organlarda akıl ve şuur yoktur. Öyle ise İnsan vücudundaki bu nizam ve intizam akıl ve şuur sahibi birisi tarafından verilmiştir. Dolayısıyla bir insanı yaratan Zât kimse bütün insanları da yaratan O’dur. O’da sonsuz ilim, hikmet ve kudret sahibi olan Allah’tır.

Hem insanın her bir organı münasip ve ölçülü bir şekilde yaratılmıştır. Tırnakların uzadığı gibi dişler de uzasaydı ne olurdu? Hem ayakların biri diğerinden uzun olsaydı dengeli bir şekilde yürüyebilir miydi acaba? İşte, göz, kulak, el ve kaşlar gibi bir kısım organları orantılı ve simetrik bir uyum içerisinde yaratan sonsuz ilim ve hikmet sahibi olan Allah’tır. 

3. İnsanın Kâinatın Bir Modeli Olması

Kâinatı bir ağaç olarak düşünürsek insan da o ağacın en mükemmel meyvesidir. Nasıl ki meyve, ağacın küçük bir modeli ve fihristidir. Bir ağacın bütün özellikleri meyvede bulunduğu gibi, kâinattaki bütün özellikler de insanda bulunur. Bu konuda Bediüzzaman Hazretleri şöyle der:

Evet, nasıl ki insanın anâsırları, kâinâtın unsurlarından; kemikleri, taş ve kayalarından; saçları, nebât ve eşcârından; ve bedeninde cereyân eden kan ve gözünden, kulağından, burnundan ve ağzından akan ayrı ayrı suları, arzın çeşmelerinden ve ma‘denî sularından haber veriyorlar, delâlet edip onlara işaret ediyorlar. Aynen öyle de insanın ruhu, âlem-i ervâhtan; hâfızaları, Levh-i Mahfûz’dan; kuvve-i hayâliyeleri, âlem-i misâlden ve hâkezâ herbir cihazı, bir âlemden haber veriyorlar ve onların vücûdlarına kat‘î şehâdet ederler.2 

Kâinatta bulunan bütün elementler vücudumuzda küçük ölçülerde vardır. Kemiklerimiz, taş ve kayalara, saçlarımız bitki ve ağaçlara, damarlarımız nehirlere, ruhumuz ruhlar âlemine, hafızamız her şeyin kaydedildiği levh-i Mahfûz'a, hayalimiz ve rüyalar âlem-i misâle, kalbimize gelen kötü vesveseler şeytana, vicdanımız ve iyiliğe meylimiz ise meleklere ait bir menzilden haber verir. İşte bu yönüyle İnsan kâinatın küçük bir numunesi ve Allah'ın güzel isimlerine muhteşem bir aynadır.

İşte nasıl ki, meyvede ağacın bütün özellikleri vardır. Meyveyi yaratamayan, ağacı da yaratamaz. Başka bir deyişle ağacı yaratan kim ise meyveyi de yaratan da O’dur.

Aynen öyle de insanı yaratamayan, kâinatı da yaratamaz. Çünkü insan kâinatın küçük bir modelidir. Kâinatta var olan her şeyi küçük ölçülerle insana koyan zatın bütün her şeye gücü yeten zat olması lazımdır. İnsanın vücudu için elementler ile bunların bulunduğu toprak, hava, su, güneş gibi unsurlar lazımdır. Bu unsurlar için içinde bulunduğu güneş sistemi, güneş sistemi için Samanyolu galaksisi ve Samanyolu galaksisi için de içinde bulunduğu kâinat lazımdır. Dolayısıyla kâinatı yaratan kim ise, insanı da yaratan o Zat’tır. O’da Allah’tır.

4. İnsandaki Ebedi Yaşama İsteği

İnsanın kalbinde ebedi yaşama arzusu vardır. Bu istek insanın değişmeyen en büyük isteğidir. Kişinin bu isteğinin yerine getirecek olan Zât, ancak ölümden sonraki âleme hükmedebilecek bir Zât olmalıdır. O’da hayatı ve ölümü veren ve ölümünden sonra insanı diriltmeye Kadir olan Allah’tır.

Şüphesiz ki O, ölüleri elbette dirilticidir. Çünkü O, her şeye hakkıyla gücü yetendir.”3 

5. İnsanın Organlarındaki Birlik

İnsanların el,  ayak, göz,  kulak, ağız ve burun gibi temel azaları veya organları birdir. Her insanda aynı organların bulunması, bir birliği gösterir. İnsana bu azaları veren kim ise, bütün insanlara da aynı azaları veren O’dur. Çünkü bu azaların benzerleri diğer bütün insanlarda da mevcuttur. Dolayısıyla bir insanı yaratan kim ise bütün insanları yaratan O’dur. Bütün insanlara azalarda birlik mührünü vuran Cenab-ı Hak’tır.

6. İnsanların Simalarındaki Farklılık

Bütün insanların organları ve yerleri birbiriyle aynı iken yüzleri, sesleri, parmak izleri gibi birçok özellikleri birbirinden farklıdır. Birbirine karışmaması için ayırt edici bazı farklar konulmuştur. Bu da bir insanın yaratıcısı kim ise diğer insanların da yaratıcısı O olduğunu gösterir. Çünkü diğerlerini bilmeyen o farklılıkları koyamaz. Küçücük yüzde ona mahsus bir yapı veremez. Elbette o küçücük yüze diğer bütün yüzlerden farklı bir şekil veren zat diğer bütün yüzleri bilen tek bir zâttır. O da nihayetsiz ilim sahibi olan Allah’tır.

Sonuç olarak insan üzerinde yukarda bahsedilen deliller gibi, Allah’ın varlığına ve birliğine ait birçok delil ve işaretler vardır. Bizlere düşen, kendimize bu gözle bakarak üzerimizde gözüken birlik mühürlerini görmek ve göstermektir.

İNSAN ÜÇ CİHETLE ALLAH’IN İSİMLERİNE AYNADARLIK EDER

Yukarıda da belirttiğimiz gibi; İnsan kâinatın küçük bir numunesidir. Cenab-ı Hak insanı kâinatın küçük bir modeli olarak yaratmıştır. Bundan dolayı, Allah’ın kâinatta tecelli edip görünen bütün isimleri insanda da tecelli etmektedir. Yani insan, Allah’ın bütün isimlerini kendisinde gösteren bir aynadır. İnsan, üç cihetle Allah’ın isimlerine ve sıfatlarına âyînedârlık eder.

1. Zıtlar İtibariyle Âyînedarlık

İnsan, kendisinde bulunan noksan sıfatlar ve özellikler ile Allah’ın eksiksiz ve mükemmel olan isim ve sıfatlarını gösterir ve âyînedârlık eder.

Nasıl ki, karanlık ışığa bir aynadır. Karanlık ne kadar çok olursa ışık daha çok görünür. Aynen öyle de; insan, zayıflığı ve acizliği ile her şeye gücü yeten Allah’ın kudretini ve Kadîr ismini gösterir. Cehaleti ile Allah’ın her şeyi kuşatan ilmini ve Alîm ismini gösterir. Fakirliği ile Cenab-ı Hakk’ın nihayetsiz zenginliğine ve Ganîy ismine ayinedarlık ettiği gibi; nihayetsiz ihtiyaçları ile de hiçbir şeye muhtaç olmayan Samed ismine ayinedarlık eder.

Nihayetsiz acizliği ve zayıflığıyla, hadsiz korku ve endişelerine karşı bir dayanak noktası arar. Bu şekilde insanın vicdanı, Allah’a ulaşır.

Yine nihayetsiz fakirliğinde, nihayetsiz ihtiyaçları içinde nihayetsiz gayelerine ulaşmak için bir yardım noktası aramağa mecburdur. Bundan dolayı insanın vicdanı daima, çok merhametli olan Allah’ın dergâhına dayanır, dua ile el açar.

Bunun gibi insan, Allah’ın pek çok isim ve sıfatlarına zıtlar itibariyle âyînedârlık eder.

2. Numuneler İtibariyle Âyînedârlık

İnsana verilen örnek ve numunelerle Allah’ın isimlerine ayna olmaktır. Meselâ; ben nasıl bu evi yaptım ve yapmasını biliyorum ve görüyorum ve onun sahibiyim ve idare ediyorum. Öyle de şu koca kâinat sarayının bir ustası var. O usta onu bilir, görür, yapar, idare eder.

Yani insan kendisinde bulunan cüzi ve sınırlı ilmiyle Allah’ın her şeyi kuşatan ilmini ve Alîm ismini gösterir. Azıcık kudretiyle, Allah’ın sonsuz kudretine ve Kadîr ismine aynalık eder. Yine sınırlı görmesiyle Cenab-ı Hakk’ın sınırsız görmesine ve Basîr ismine aynalık eder. Sınırlı işitmesi ile de Allah’ın sınırsız işitmesini ve Semî ismini gösterir.

Bunlar gibi insan, kendisinde bulunan cüz’i ve sınırlı özelliklerden yola çıkarak Allah’ın nihayetsiz isim ve sıfatlarına ulaşır.

3. İsimlerin Nakışları ile Âyînedârlık

İnsan, üzerinde Allah’ın isimlerinin nakışlarını göstererek âyînedârlık eder. İnsanda, Rabbimizin bütün isimlerinin nakışları görünür. Meselâ; yaradılışı itibariyle, yoktan var edilmesi ile Hâlık ismine âyînedârlık ederken sanatlı yaratılmasıyla da Sânî ismine aynalık eder. İnsana güzel bir şekil verilmesiyle ve süslenmesiyle Musavvir ve Müzeyyin isimlerine âyînedârlık eder. İkramlarla Kerim ismine, lütuflarla Latif ismine ve güzel bir şekilde terbiye edilmesi ile de Rab isimlerine âyînedârlık eder. Bütün organlarıyla ve kıymetli cihazatlarıyla, maneviyatıyla ve hissiyatıyla ayrı ayrı isimlerin ayrı ayrı nakışlarını gösterir.

Nasıl ki Allah’ın isimlerinde bir ism-i Azam (en büyük isim) var. Öyle de, o isimlerin nakışlarında dahi bir nakş-ı azam (en büyük nakış) var ki, o da insandır.

İşte ey insan! Kendini oku ve nasıl en güzel bir kıvamda yaratıldığını4 ve kime âyînedârlık ettiğini bil!

  1. Bakara 2/30

  2. Bediüzzaman Said Nursi, Lem'alar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s.416

  3. Rum 30/50

  4. Tin 95/4


Paylaş

Facebook'ta paylaş

Whatsapp'da paylaş

Yorumlar (0)

Yorumunuz

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız