FIKIH VE İBADET

09.09.2025

6

Mekruh Olan Fiillerde Israr Etmek

Tenzihen mekruh olan herhangi bir durum, bilerek, isteyerek, kasten yedi defa tekrarlanırsa, tahrimen mekruh hükmünü alır, şeklinde bir husus duydum. Hak mezheplerimize göre , İslam fıkhında böyle bir kaide var mı? Mezheplerimiz mekruha nasıl bakmışlar ve nasıl değerlendirmişler?

* *

*** ***

13.09.2025 tarihinde sordu.

Cevap

Mekrûh kelimesi “hoşa gitmeyen, çirkin ve kötü görülen şey” demektir.

Mekruh lafzının fakihler arasında farklı mânalarda kullanıldığını belirten İmam-ı Gazâlî, bunları şöyle açıklar:

1. “Haram kılınan (mahzûr)” anlamında. İmam Şâfiî çok defa, “Bunu kerih görüyorum” derken haramlığı kastetmiştir.

2. “Tenzîhen yasaklanan” anlamında. Bu mânada mekruh, yapılmasına ceza verilmese de bir fiilin terkedilmesinin işlenmesinden daha iyi olduğunu belirten bir kavramdır.

3. “Yasaklanmış olmasa da en uygun olanın terkedilmesi (terkü’l-evlâ)” anlamında. Meselâ kuşluk namazının kılınmamasının mekruh sayılması bu hususta bir yasaklama bulunmasından dolayı değil faziletinin büyüklüğü sebebiyledir.

4. “Haram kılındığında şüphe ve tereddüt bulunan” anlamında. Meselâ yırtıcı hayvanların etini yemek böyledir.

İmam-ı Gazâlî’nin mekruhun anlamıyla ilgili bu açıklamaları Fahreddin er-Râzî, Seyfeddin el-Âmidî, İbnü’l-Hâcib, Zerkeşî ve Şevkânî gibi usulcüler tarafından benzer ifadelerle nakledilmiştir. Fıkıh usulünde genellikle mekruh terimiyle kastedilen, İmam-ı Gazâlî’nin saydığı anlamlardan ikincisi yani tenzîhen yasaklananlardır.

Mekruh bir fiilin işlenmesi fakihlerin çoğunluğuna göre cezayı gerektirmez, fakat kınanan (Müslüman'a yakışmayan) bir davranış sayılır; bu tür fiilleri Allah rızâsı için terkeden kimse övgüye lâyık olur ve sevabı hak eder. Hanefî fakihleri ise mekruhu “tahrîmen” ve “tenzîhen” kısımlarına ayırıp hükmünü de buna göre belirlemeye çalışmışlardır. Tahrîmen mekruha, başkalarının devam etmekte olan akid müzakeresine katılıp yeni bir teklif yapmak, başkasının evlenme teklifi üzerine evlenme teklifinde bulunmak fiilleri örnek verilebilir. Çünkü Hz. Peygamber böyle davranışlardan sakınmayı kesin ve bağlayıcı tarzda istemiştir.1 

Fakihlerin çoğunluğu, konuya ilişkin şer‘î delilin kat‘îlik ve zannîlik durumunu değil fiili terk etme talebinin kesinlik ve bağlayıcılık özelliğini dikkate aldığından kesin ve bağlayıcı tarzda yasaklanan fiile haram, böyle olmaksızın yasaklanana ise mekruh adını vermiştir. Dolayısıyla her olaya ilişkin delillerin değerlendirilmesi neticesinde farklı somut sonuçlara ulaşılabilmesi bir yana Hanefî Mezhebi terminolojisindeki tahrîmen mekruh cumhur tarafından haram kapsamında mütalaa edilmekte, tenzîhen mekruh ise cumhurun mekruh dediğine karşılık gelmektedir.

Şâtıbî2, tek tek ele alındığında mekruh sayılan fiillerin devamlı işlenmesinin âdet haline getirilmesi durumunda konuya küllî bir bakış yapılması ve bunun memnû kapsamında düşünülmesi gerektiğini savunur. Yine mekruhla haram arasında -mendupla vâcip arasındaki gibi- bir hazırlama ve hatırlatma ilişkisi bulunduğunu, yani mekruhtan kaçınma gayreti gösteren kişinin öncellikle haramdan uzak durma çabası içinde olacağını vurgular. Diğer taraftan mekruhların mekruh olarak yerleşebilmesi için gerek haramlarla gerekse mubahlarla denk tutulmaması gerektiğine dikkat çeker; birinci tutumun zamanla bunların haramlığı, ikinci tutumun da mübahlığı yönünde bir inancın doğmasına yol açabileceğini belirtir.3  

ÖzetleTenzihen mekruh ve tahrimen mekruh ayırımı hak mezhepler içerisinde sadece Hanefi Mezhebince yapılmıştır. Tahrimen mekruh kapsamına giren konular diğer mezheplerce haram kabul edilmiştir. Dolayısıyla (tenzihen) mekruh bir hükmün haram kabul edilmesi yanlış olur. Ancak Şâtıbî gibi fıkıh âlimleri (tenzihen) mekruhun tekrarında farklı bir hassasiyet gösterilmesi üzerinde durmuşlardır.4 Yani tenzihen mekruh bile olsa Müslüman'a yakışmayan bir davranışta ısrar edilmemeli, mekruha karşı belli bir mesafeyi korumalı ki harama karşı mesafeli durabilelim.

  1. Farklı lafızlarla bk. Buhârî, “Nikâḥ”, 46; Müslim, “Büyûʿ”, 8, “Nikâḥ”, 38, 49-56.

  2.  el-Muvâfaḳāt adlı eseriyle tanınan Endülüslü Mâlikî fakihi (ö. 790/1388).

  3. Şâtıbî, el-Muvâfaḳāt, c. I, s. 133.

  4. https://islamansiklopedisi.org.tr/mekruh


Paylaş

Facebook'ta paylaş

Whatsapp'da paylaş

Yorumlar (0)

Yorumunuz

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız