"Tefekkür, gafleti izale eder. Dikkat, teemmül; evham zulümatını dağıtıyor. Lâkin nefsinde, bâtınında, hususî ahvalinde tefekkür ettiğin zaman derinden derine tafsilat ile tedkikat yap. Fakat âfâkî, haricî, umumî ahvalâta teemmül ettiğin vakit sathî, icmalî düşün, tafsilata geçme. Çünki icmalde, fezlekede olan kıymet ve güzellik, tafsilatında yoktur. Hem de âfâkî tefekkür, dipsiz denize benziyor, sahili yoktur. İçine dalma, boğulursun. Arkadaş! Nefsî tefekkürde tafsilatlı, âfâkî tefekkürde ise icmalî yaparsan, vahdete takarrub edersin. Aksini yaptığın takdirde kesret fikrini dağıtır, evham seni havalandırır. Enaniyetin kalınlaşır, gafletin kuvvet bulur, tabiata kalbeder. İşte dalalete îsal eden kesret yolu budur." (Mesnevi-i Nuriye, Zeylülzeyl, Shf: 138,139)
Burdaki "afaki tefekkürde icmali" den kastedilen mana tam olarak nedir?
Sualde geçen metnin kısa bir izahı şöyledir;
Bir şeye yoğunlaşarak düşünme insanın gerçek sorumluluklarını unutmasını engeller. Yine inceden inceye bir şeyi düşünme insanı perişan eden kuruntulardan kurtarır. Ancak iç dünyanda hususi hallerini düşünürken derinden derine ayrıntılara girebilirsin. Fakat dış dünyaya bakıp fikir yürütürken umumi olan meseleleri değerlendirirken yüzeysel düşünmek gerektir. Tafsilatına girdiğin zaman hikmetini bilemediğin bazı şeyleri yanlış yorumlayarak hata edebilirsin. Çünkü bir şeyin özünde olan güzellik ayrıntılarında yoktur. Yine dış alem için yapılan değerlendirme insanı çok derinlere kadar çekebilir. Bu ise insanın boğulmasına yani hakikati elde edememesine sebeptir veya yanlış neticeler çıkarmasını netice verir. Demek ki insanın iç dünyasına ilişkin tefekkürü çok derinlemesine olması, dış dünyasına ilişkin tefekkürü yüzeysel olması ile tevhid hakikati daha iyi anlaşılır. Bunun zıddı ise düşünceleri boğarak insanı kuruntulara ve şüphelere götürebilir. Benlik ve gurur kuvvetlenir neticede insan, hadiselerin şuursuzca vuku bulduğu zannına kapılır. Bu da insanı dalalete atar. Çünkü çokluk tabakaları insanın fikrini boğarak vahdetten uzaklaştırır.
Tefekkür; gafleti dağıtan, evhamları yakan ve hakikati anlamaya yarayan düşünme şeklidir. Ancak tefekkürde dikkat edilmesi gereken birkaç nokta vardır.
Birincisi; enfüsi tefekkürdür. Bu tarz tefekkürde insan, eşyanın derinliklerinde tecelli eden, vukua gelen manaları ince ince, ağır ağır tetkik etme imkânı bulur. Ayrıntılarda gizlenmiş olan marifet delillerini zevk etme fırsatını elde eder. Allah’ın yarattığı sanatlarındaki mükemmellik tahkik ve tafsil ile daha iyi anlaşılır. Bu ise Allah’ın Batın isminin tecellisine mazhariyettir.
İkincisi; afaki tefekkürdür. Geniş dairelerde vücuda gelen hadiseleri anlamaya çalışmaktır. Bu tefekkür şeklinde daha kısa, daha süratli bir bakış ile bakmak ve çok derine inmemek gerekir. Çünkü insan, cereyan eden olayların kaderi boyutuna tam manasıyla nüfuz edemeyebilir. Çünkü cüz’i ilmiyle hadiselerin künhüne vakıf olamaz. Kesin olarak hükmettiği meselelerde yanılabilir. Bu tefekkür türü sanatlara bir bütün olarak bakmayı, açık ve zahir olan kısmını değerlendirmeyi gerekli kılar. İnsanın lezzet alacağı kısım bu minval üzere olabilir. Güzel ve parlak olan kısım bu şekildedir. İbrahim Hakkı’nın (ra) buyurduğu gibi “pencerelerden seyret içlerine girme” ifadesi bu tefekkür tarzını ders vermektedir. Bu ise Allah’ın zahir isminin tecellisine bir mazhariyettir.
Ayrıca sebepler alemine ve tabiata ve bütün kainata bakan bir kimse direk Allah'ın varlığına ve birliğine intikal edemeyebilir. Çünkü bu afaki alemler çok geniş dairelerdir. Allah'ın bazı işlerini ve tecellilerini sebeplere veya tabiata verip yanlışa düşebilir. İnsanın ilmi nakıs olduğundan her şeyi bir anda ihata edemez. Aslında içinde bulunduğumuz bu alemler imtihan gereği hakikatlere tenteneli bir perde hükmündedir. Herkes bu perdelerden geçerek hakikatlere tam manasıyla ulaşamayabilir.
Eflatun ve Aristo gibi meşhur feylosoflar; İbni Sina ve Farabi gibi dahiler bazı iman hakikatlerinin izahında afaka dalmışlar ve maalesef oradan çıkamamışlardır. Allah'ın sıfatlarına birçok hata etmişlerdir.
Netice olarak insanın nefsinde olan tefekkürü tafsilatlı, afaki olan tefekkürü ise icmali yani kısa ve ayrıntısız olmalıdır. Bu şekilde hakikate yanaşmak daha kolay olur.