Soru

Takva ve Vera

Takva, vera ve zühd hakkında bilgi verir misiniz?

Tarih: 2.07.2018 17:58:11
Okunma: 6244

Cevap

Takva ve Vera arasında ince bazı farklılıklar vardır.  Şöyle ki:

Takva:

Takva; Korkmak, sakınmak, Allah korkusuyla günahlardan kaçınmak, Allah'ın emir ve yasaklarına uymakta titizlik göstermek manalarına gelir. Takvaya “ittika” da denilmiştir. Takva sahibi kimseye "muttaki" denilir.

Takva ve takva ile ilgili kelimeler Kur’ân’da en çok geçen kelimelerdendir. (اتقوا) “Korkun” kelimesi (69) defa, müttakiler manasında (المتقين) (المتقون) kelimeleri ise 49 defa geçer. Kur’ân’da (أن الله مع المتقين) “Muhakkak ki, Allah müttakilerle beraberdir” (إن الله يحب المتقين) “Muhakkak ki, Allah müttakileri sever” ifadeleri sıkça tekrarlanır.

Bütün bunlardan Kur’ân’ın hedeflediği insan tipinin en belirgin özelliği “Takva”dır demek mümkündür.

Alimler takvanın 3 mertebesi olduğunu söylemişlerdir: Birinci kısım takva, şirkten takvadır. Bu cahil halk tabakasının takvasıdır. İkinci kısım takva, günahlardan takvadır. Bu salih mü’minlerin takvasıdır. Üçüncü takva masivadan, yani Allahdan başka her şeyden takvadır. Bu takva da velilerin takvasıdır.

“Şüphe yok ki Allah katında en değerli olanınız, O’ndan en çok korkanınızdır. Şüphe yok ki Allah alîmdir (her şeyi bilir), habîrdir (her şeyden haberdardır)”. (Hucurat, 13)

Enes ra’den rivayet edilmiştir:

Resûlullah as’dan “senin ehli beytin, ailen kimlerdir?” diye soruldu. Peygamber as’da “Bütün Allah’dan korkan (müttaki olanlar)dır” buyurdu ve “onun (Allah’ın) dostları ancak müttakilerdir” (Enfal: 34) âyetini okudu. (İbn Merduye, Taberani, Beyhaki.)

Namazlarda Salli barik dualarında “Allah’ım Muhammed as’ın ehli beytine merhamet et, onlara bereketler ihsan eyle” diye dua edilir. Takva sahibi olan kimse ehli beyte dahil olacağı için, bütün Müslümanların dualarına hissedar olur.

"Hikmetin başı Allah korkusudur."

“Helaldan kazanmayı talep etmek farzdan sonraki farzdır.” (Beyhaki.)

Ebû Hureyre (r.a) Peygamberimizin şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

“İnsanlara öyle bir zaman gelecek ki, kişi aldığı malın helaldan mı, haramdan mı olduğuna aldırış etmeyecek.” (Buhârî, İbn Hibban, Darimi)

 

Vera:

Vera, helal veya haram olduğu belli olmayan, şüpheli şeylerden kaçınmaktır.

Peygamberimiz (s.a.v) bu konuda şöyle buyurmuştur:

“Muhakkak ki, helâl belli, haram da bellidir; ama aralarında bir takım şüpheli şeyler vardır ki, onları insanların çoğu bilmez. Bu şüp¬heli şeylerden kim korunursa dînini ve ırzını korumuş olur. Her kimde bu şüp¬heli şeylere düşerse harama da düşer. Yasak bölge etrafında hayvanlarını otla¬tan çobanın hayvanlarını oraya kaçırması yakın olduğu gibi. Dikkat ediniz!.. Her hükümdarın bir yasak bölgesi vardır. Dikkat ediniz!.. Allah'ın yasak bölgesi de haram kıldığı şeylerdir. Dikkat ediniz!.. Bedende bîr et parçası vardır ki, bu parça sağlıklı olursa bütün beden sağlıklı olur; bozuk olursa bütün beden bozulur. Dikkat ediniz!.. O kalptir.” (Buhârî, Müslim)

 

Zühd:

Zühd, dünyaya ve maddî menfaate değer vermemek, çıkarcı, menfaatperest ve bencil olmamak, kalpte dünya ve çıkar kaygısı taşımamak, kanaatkâr olmak demektir. "Elde olan dünyalığa sevinmemek ve elden çıkana üzülmemek, elde bulunmayan şeyin gönülde de bulunmamasıdır" şeklinde de tarif edilir. Zühd sahibi olanlara; zahid denilir.

İslâmdaki zühd anlayışı, mal ve dünya sevgisini kalbe sokmamak demektir. Mal ve dünyayı bilfiil terk etmek değildir. (Üstadın ifadesiyle “Dünyayı kesben değil, kalben terk etmektir.) Başka bir ifadeyle: Ahireti unutup, dünyaya esir olmamaktır. Bu yüzden nefsine hâkim olarak, helaldan kazanıp, kazandığını da Allah yoluna harcayanlar için Peygamberimiz “Salih mal, Salih kimse için ne güzeldir” demiştir. Yine bir hadisde “Sizin hayırlınız dünyası için âhiretini, âhireti için dünyasını terk etmeyen ve insanlara yük olmayandır.” (Kenzül Ummal, c.3, s.238, 6336) buyurmuştur.

Fakat Allah’ı unutup, zenginliği asli maksat yapanlar için de "Altının, gümüşun, kulu olan kişiler kahrolsun!” diye bedduâ etmiştir. Mevlana şöyle der: “Ağzı kapalı testi, denizde yüzer. Fakat su içine girmeye başlayınca, onu dibe indirir.” Abdülkadir Geylani de “Dünyayı kalbinden at, sonra ister eline al, ister cebine koy, o sana zarar vermez” der. Başka bir zat da şöyle der: “Dünya kalbinde durup dururken, onu elinden çıkarmak zühd değildir. Gerçek zühd dünya elinde iken, onu kalbinden çıkarmaktır.”

 “Kendilerini sınamak için, dünya hayatının süsü olarak bol bol geçimlik verdiğimiz kimselere sakın göz dikme, Rabbinin rızkı daha iyi ve daha devamlıdır”. (Taha, 131.)

Sehl b. Sa’d (r.a) şöyle demiştir:

Bir adam peygamber (s.a.v)’e geldi ve “Ey Allah’ın Resulü! Bana öyle bir amel göster ki, onu yaptığım zaman, hem Allah beni sevsin, hem de insanlar beni sevsin” dedi. Resûlullah (s.a.v) “Dünyaya değer verme Allah seni sevsin. İnsanların ellerinde olan şeylere değer verme (gözünü dikme) insanlar da seni sevsin” buyurdu. (İbn Mace, Hâkim, Beyhaki)

(TÜZÜN, İ.  AYET VE HADİSLERLE İSLÂM AHLÂKI, 37,38,41)

 

Ayrıca aşağıdaki linklere bakabilirsiniz:

/soru-cevap/takva-mertebeleri

/soru-cevap/takva-ve-ibadet

https://www.risaleonline.com/soru-cevap/ibadet-ve-takva


Yorum Yap

Yorumlar