Soru

Şükür-Rıza

Şükürdeki ruh halimiz nasıl olmalıdır? Yani rabbimiz bize bir nimet nasib ettigi zaman, o nimeti nasip ettigi için mi şükretmeliyiz; yoksa şükürdeki tek gayemiz ilahi rıza mıdır? Birde takıntılarımdan nasıl kurtulabilirim? Mesela size bir soru soruyorum. Soruya güzel bir cevap veriyorsunuz. Halen daha beynimde atamadığım 'acabalar' oluyor?

Tarih: 18.04.2009 00:00:00
Okunma: 3885

Cevap


Şükür duygusu insanın fıtratına Allah tarafından yerleştirilmiştir. ‘El-insânü abîdü’l ihsan’ kaidesi, yani ‘insan iyiliğin kölesidir’ düsturu bu gerçeği ifade eder.

İnsan, birileri tarafından kendisine iyilik yapılığında ona karşı bir minnet ve şükran duygusu hisseder ve bunu teşekkür ederek ifade eder. Lâkin Allah’ın kendisine olan ihsanlarını, gaflet sebebiyle fark edemediği için, ya da onları başka sebeblerden zannettiği için Allah’a karşı içinde bir şükran duygusu hissetmez.

Bu yüzden Kur’an, dâimâ insanlara şükrü hatırlatarak onları gafletten uyandırır. Ta ki gelen nimetlerin, kendiliğinden gelmediğini, ya da onları bize getiren sebeblerin, o nimetlerin gerçek sahibi olmadıklarını, belki Allah tarafından bizlere ihsan edildiğini fark edelim. Zaten insan iyiliği fark ettiği anda, şükür ve minnettarlık duygusu fıtrî olarak ortaya çıkar. Bu duygu dahi şükürdür. Bunu dille ifade etmek ise şükrü daha açık ve daha güzel bir hale getirmiş olur. Bu hâli yaşamak zaten Allah’ın razı olduğu bir haldir.

Sualinizin kısaca cevabı şudur: Zaten bunun ikisi bir arada olur. Yani Allah rızası için şükrü ihmal etmemeli ve şükrü, nimetlerine karşı şükran duyarak yerine getirmeliyiz. Faraza bir nimete şükrettik fakat Allah’ın bundan razı olacağı hiç aklımıza gelmedi. Hiçbir mahzuru olmaz. Çünkü şükür, doğrudan doğruya rızaya bir vesiledir.

İkinci sualiniz ise, bir vesvese olsa gerektir. Bediüzzaman Hazretleri’nin böyle vesveseler hakkında ehemmiyet verdikçe büyür, ehemmiyet vermezseniz söner diye güzel bir tesbiti var.

Ayrıca, bir mevzuyu iyice anlamak için başka bazı ön bilgilerin de iyice yerleşmiş olması gerekebilir. Böyle durumlarda verilen cevab mevzuyu halletse bile, başka bazı bilgilere de ihtiyaç duymaktan gelen tatminsizlikler olabilir. Bu da ilimle meşgul oldukça azalabilecek bir durumdur.

Son olarak, kanaat duygusu da önemlidir. Bir cevab eğer aydınlatıcı oldu ise, artık ona bir noktada kanaat da etmek gerekir.


Etiketler

Alâkalı Sorular

Yorum Yap

Yorumlar