Şükr-ü Örfi; İnsan maddî-manevî duyu ve duygularını ve kendisine verilen nimetleri Allahu Tealanın emrettiği yerde kullanmasına denir. 1
Şükr-ü Manevi; nimetin zâhirî lezzet ve güzelliğini aşarak, o nimetin arkasındaki İlâhî ihsanı, rahmeti ve iltifatı fark edip kalben takdir, tazim ve muhabbetle karşılık vermektir. Yani sadece dil ile değil; düşünerek, fark ederek, nimeti vereni hatırlayarak ve nimetin İlâhî kaynağına yönelerek yapılan şükürdür. 2
Şükr-ü Külli; kulun sınırlı şükrünü; kapsamlı bir niyet, geniş bir itikad ve bütün mahlûkatın şükürlerini kendi adına Allah’a takdim etme arzusu ile sınırsız hâle getirmesidir. 3
Şükr-ü Fıtrî; rızka duyulan iştah, istek ve rızıkla alınan lezzetin tabii olarak ifade ettiği, yaratılıştan gelen doğal şükür hâlidir. 4
Bediüzzaman, İşaret-ül İcaz, Hayrat Neşriyat, s. 14- s17
Bediüzzaman, Mektubat, Hayrat Neşriyat, s, 250 - s 283 - Sözler, s, 307
Bediüzzaman, Sözler, Hayrat Neşriyat, s 151
Bediüzzaman, Asayı Musa, Hayrat Neşriyat, s 256

