Şua kelimesi; güneşten veya bir ışık kaynağından uzanan ışık telleri, ışın manalarına gelmektedir. Örneğin güneş; ışığın kaynağı, şua ise o kaynaktan çıkan ışığın en küçük parçasıdır. Rezzak ismi rızkın kaynağı, bir bitki veya küçücük bir canlıya o rızkın verilmesi ise Rezzak isminin bir şuâ’ıdır.
Arapça dilbilgisinde -ât eki, getirildiği kelimeye çoğul manası verir. Şua ışın manasına gelirken, şuaat ise ışınlar manasına gelmektedir.
Bediüzzaman Hazretlerinin diğer risalelerinden ve erişebildiğimiz kaynaklardan edindiğimiz bilgiye göre; eserin yazılma tarihi miladi olarak 1921 yılıdır.
Eserin yazdılığı yer ise İstanbul'dur. Bediüzzaman Hazretlerinin Dârü’l-Hikmeti’l-İslamiye’de aza olduğu döneme denk gelmektedir. .Bu kanaate Hayrât Neşriyat tarafından 3 cild olarak çıkarılan ve orijinal mektuplarla desteklenen Tarihçe-i Hayat, Bediüzzaman ve Hayru'l Halefi Ahmed Hüsrev Altınbaşak isimli eserdeki şu bölümden varmaktayız:
Hz. Üstad’ın 8. Lem’a’da verdiği tarih, Yeni Said’in başlangıç tarihinin 1921 yılında olduğunu gösteriyor. O tarihte kendileri, İstanbul’da, Osmanlı’nın diyanet teşkilatı olan Meşihat’in âlimler kurulu, Dârü’l-Hikmeti’l-İslamiye’de aza idi. Hz. Üstad, 8. Lem’ada bu tarihi (hicrî olarak) şöyle verir: “Arabî (hicrî) tarih ile 1339 (miladi 1921) müthiş bir buhran-ı ruhî (ruhî dalgalanma) ve dehşetli bir heyecan-ı kalbî ve dağdağalı (sıkıntılı) bir teşevvüş-ü fikrî (fikrî karışıklık) geçirdiğim sıralarda, pek şiddetli bir sûrette Hazret-i Gavs’dan (Abdulkâdir-i Geylânî ks.dan) istimdad eyledim (manevî yardım istedim). Bir-iki yerde bahsettiğim gibi, “Fütûhül-Gayb” kitabı ile ve dua ve himmetiyle imdadıma yetişti ve o buhranı geçirdim.”1
Şuâât-ı Ma‘rifetü’n-Nebî eseri, Bediüzzaman Hazretlerinin Eski Said dönemine ait bir eser olduğu için Risale-i Nur Külliyatına dahil olmayıp müstakil bir eserdir. Yani külliyatta diğer eserlerin içerisinde aranmaz. Fakat bu durum eserin istifade edilmesi gereken harikuladeliğine bir eksiklik getirmez. Risale-i Nur Külliyatı içerisinde eserden bahsedilen yerler ise şunlardır:
Şuâât-ı Ma‘rifetü’n-Nebî nâmındaki Türkçe bir risâlede ve On Dokuzuncu Mektûb’da ve şu sözde icmâlen işâret ettiğimiz delâil-i nübüvvet-i Ahmediyeyi beyân etmişim.2
Gāyâtü’l-gāyât olan ma‘rifetullâhın bir burhânı olan ma‘rifetü’n-Nebîyi Şuâât’ta bir nebze beyân ettik.3
Maksûdumuz ve matlûbumuz olan şu hakîkatin gayr-i mütenâhî berâhîninden yalnız dört burhân-ı küllîsini îrâd ediyoruz. Birinci Burhân: Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâm’dır. Şu burhân-ı neyyirimiz Şuâât’da tenevvür ettiğinden, tenvîr-i müddeâmızda münevver bir mir’âttır.4
Birinci Katre: Nübüvvet-i Ahmediyeyi isbat eden delîller ne ta‘dâd edilebilir ve ne de tahdîd edilebilir. Ehl-i tahkîk ve yüksek insanlarca beyânları hakkında yapılan tasnîfler pek çoktur. Acz ve kusurumla Şuâât isimli eserimde o şemsin bazı şuâ‘ları beyân edildiği gibi, Lemeât isimli diğer bir eserimde Kur’ân’ın i‘câz dereceleri kırka iblâğ edilmiştir.5
Şuâât-ı Ma‘rifetü’n-Nebî nâmındaki Türkçe bir risâlede ve On Dokuzuncu Mektûb’da ve şu Söz’de icmâlen işâret ettiğimiz, delâil-i nübüvvet-i Ahmediyeyi beyân etmişim.6
Geçen bir çok mütâlaa edilen nûr risâle ve Lemeât ve Şuâât’ın ve Mektûbât Lâhikaların bir kısım mütâlaa netîcesi ile düşünüldü.7
Şuâât-ı Ma‘rifetü’n-Nebî eserinde şu konulardan bahsedilmektedir:
1-Peygamber’in şahsiyet-i mâneviyesi. Yani sadece bir insan değil, bütün varlık âlemini temsil eden bir “insan-ı kâmil”.
2-Mucizeleri ve haber verdiği gaybî hakikatler. İnsanların aciz kaldığı olayların kendisine bahşedilip Rabbimiz tarafından desteklenmesi ve bilinmeyenlerden bahsetmesi.
3-Kur’ân’ın onun risaletine delil oluşu. Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’in Sevgili Peygamberimiz (asm)’den ve vazifesinden bahsetmesi.
4-Ümmetinin şahs-ı manevîsi. Yani bütün ümmetinin onun davasını yansıtan bir cemaat oluşturması.
5-Rahmet yönü. İnsanlara karşı en merhametli, en sabırlı ve ümmetine en düşkün bir elçi olması.
6-Zâtının kâinattaki merkezi konumu. yani “Habibullah” olması itibarıyla yaratılış ağacının çekirdeği ve meyvesi oluşu.
Tarihçe-i Hayat - Bediüzzaman ve Hayru'l Halefi Ahmed Hüsrev Altınbaşak, Hayrat Neşriyat, Isparta 2013, cilt 1, s.174
Bediüzzaman Said Nursi, Zülfikar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s. 327
Bediüzzaman Said Nursi, Mesnevi-i Nuriye, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s. 233
Bediüzzaman Said Nursi, Mesnevi-i Nuriye, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s. 233
Bediüzzaman Said Nursi, Mesnevi-i Nuriye, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s. 219
Bediüzzaman Said Nursi, Beş Risale, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s. 39
Bediüzzaman Said Nursi, Emirdağ Lahikası, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, cilt 3, s. 181