Yeni bir müceddid daha olacak mı?
Üstad Bediüzzaman’ın beyanlarına istinaden Nur Talebeleri, Hazret-i Üstadın müceddid olduğuna inanırlar. Hayatı ve eserleri de bunu ispat eder mahiyettedir.
Fakat Hz. Üstad kendisinden ziyade Risale-i Nur’u müceddid olarak takdim eder. Bunu yaparken kendisinin fânî bir şahıs olduğunu ve Risale-i Nur’un bâki bir eser olduğunu vurgular. Bu mevzuda şöyle der:
“Her asırda dine ve imana tam hizmet eden müceddidler geldikleri gibi, bu acib ve komitecilik ve şahs-ı manevî-i dalaletin tecavüzü zamanında bir şahs-ı manevî müceddid olmak lâzım gelir. Eski zamana benzemez. Şahıs ne kadar da hârika olsa, şahs-ı manevîye karşı mağlub olmak kabildir. Risale-i Nur'un o cihette bir nevi müceddid olması kaviyyen muhtemel (kuvvetli ihtimal) olduğundan o sıfatlar, hâşâ benim haddim değil; belki mükerrer yazdığım gibi, benim hayatım Risale-i Nur'a bir nevi çekirdek olabilir. Kur'anın feyziyle Cenab-ı Hakk'ın ihsanıyla o çekirdekten Risale-i Nur'un meyvedar, kıymetdar bir ağaç hükmüne icad-ı İlahî ile geçmesidir. Ben bir çekirdektim, çürüdüm gittim. Bütün kıymet Kur'an-ı Hakîm'in manası ve hakikatlı tefsiri olan Risale-i Nur'a aittir.” (Emirdağ Lâhikası)
Ayrıca Risale-i Nur’un vazifesinin devam ettiği hakkında; “Evet dinin, şeriatın ve Kur'an'ın yüzden ziyade tılsımlarını, muammalarını hall ve keşfeden ve en muannid dinsizleri susturup ilzam eden ve Mi'rac ve haşr-i cismanî gibi sırf akıldan çok uzak zannedilen Kur'an hakikatlarını en mütemerrid ve en muannid feylesoflara ve zındıklara karşı güneş gibi isbat eden ve onların bir kısmını imana getiren Risale-i Nur eczaları, elbette Küre-i Arz ve küre-i havaiyeyi kendi ile alâkadar eder ve bu asrı ve istikbali kendi ile meşgul edecek bir hakikat-ı Kur'aniyedir ve ehl-i iman elinde bir elmas kılınçtır.” der.
Yâni Risale-i Nur’un sadece bu asır için yazılmadığı ve gelen istikbali de nurlandıracağını söyler. Risale-i Nur’un imana yaptığı kuvvetli hizmet ve imansızlık ve dünya perestliğin halen devamı bu hükmü desteklemektedir.
Ayrıca çok alametlerinin ortaya çıkmış olması sebebiyle âhirzamanda yaşıyor olduğumuz anlaşılmaktadır. Demek ki, çok uzak olmayan bir istikbalde ve Risale-i Nur’un hizmet devresinin arkasından kıyametin kopması ihtimal dahilindedir.
Bu mevzuda Üstad şöyle der: “Bu hakikatdan anlaşılıyor ki; sonra gelecek o mübarek zat, Risale-i Nuru bir programı olarak neşir ve tatbik edecek.”
Netice olarak; bundan sonra bir müceddid de gelse, yapacağı hizmet Risale-i Nur’la imana ve İslâm’a hizmet etmek olacaktır inşaallah. Her şeyin hakikatini ancak Allah hakkıyla bilir. Mevlâ görelim neyler, neylerse güzel eyler! O'ndan gelen herşeye razıyız.
Risalede, “Bu hakikatdan anlaşılıyor ki; sonra gelecek o mübarek zat, Risale-i Nur'u bir programı olarak neşir ve tatbik edecek.” diyor. Sonra gelecek zat derken Mehdi (as)'ı mı kasdediyor?
Evet, bu cümlenin geçtiği paragrafın tamamına bakıldığında öyle olduğu anlaşılıyor. Fakat Bediüzzaman Hazretlerinin Mehdi hakkındaki hadislerin birden çok şahıslara işaret ettiğini söylediğini de dikkate almak gerekiyor. Onların içinden birinin Mehdi-i Azam, yani en büyük Mehdi olacağı muhakkak ise de onun kim olduğunu en iyi Allah bilir.
Üstad Bediüzzaman'ın müceddid olduğunun delilleri nelerdir?
Müceddidlik meselesi, delillerle isbat edilen değil, vicdani kanaatle bilinen bir meseledir. Her bir mesele için kuvvetli delil aranmayacağını Üstad da Risale-i Nur'da bahseder.
Bu meselenin isbatı için tarih ve icazet yeterli olmaz. Öncelikli olarak müceddidliğin manasının ve tarihteki müceddidlerin iyice anlaşılmış olması gerekir.
Aslında bu konudaki en büyük delil, Üstad Hz.nin yazdığı Risale-i Nur Külliyatıdır. Risale-i Nur'un imana hizmette büyük bir yenilik yaptığı ortadadır. Fakat bu, ancak Risale-i Nur'lar ve Üstad'ın hayatı iyice incelendikten sonra tam olarak anlaşılabilir.
Diğer önemli olabilecek bir işaret ise, İslam dünyasından pek çok alimlerin Risaleleri ve Üstadı inceledikten sonra, Üstadın müceddidliğinde ittifak etmeleridir. Üstadın muasırlarından, başka hiç bir alim üzerinde bu derece bir ittifak olmamıştır.
Üstad Hazretleri de Risale-i Nur'un müceddidlik vazifesi yaptığını bir kaç yerde vurgular.
Üstad Bediüzzaman ve Risale-i Nur hakkında az çok bir bilgisi olan herkese bu konuda fayda verebilecek bir şey de önceki asrın müceddidi olarak bilinen Nakşî büyüklerinden Mevlana Halid-i Bağdadî (ks) hazretleri ile Üstad Hazretlerinin hayatında yüz sene arayla olan ilginç tevafuklardır. Mesela,
Bu yüz senelik farklar şu hadis-i şerifin ışığında değerlendirildiğinde daha bir önem kazanmaktadır:
"Muhakkak ki Allah, her yüz sene başında bu ümmet için dinlerini yenileyecek birini (müceddid) gönderir" (Hâkim ve Taberânî)