Soru

Sokak Hayvanlarını Beslerken Dikkat Edilecek Hususlar / Hayvanlara Merhamet

Sokak hayvanlarını beslemek maksadıyla gelişi güzel sağa sola yemek artıkları, mamalar bırakan bazı insanlar hem ortalığı kirletiyor, hem sürü ile gezen saldırgan hayvan tehlikesinin büyümesine sebep oluyorlar, hem de sokaklar hayvan necasetinden geçilmiyor. Sokak hayvanlarını beslerken neye dikkat edilmeli? Hayvanlara merhamet insanlara merhametin önüne mi geçmeli?

Tarih: 26.12.2024 11:04:57

Cevap

Abdullah b. Amr, Hz. Peygamber’e (sav) nispet ederek şunu nakletmiştir: “Merhametliler (var ya!)... Rahmân, işte onlara merhamet eder. Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki gökyüzündeki(ler) de size merhamet etsin.[1]

Öncelikle dikkat edilecek husus merhametli olmanın önceliğini kaybetmemektir. Zira merhamet etmeyene merhamet olunmaz.

Bediüzzaman Hazretleri; “Muhakkak maslahat, mevhûm mazarrâta fedâ edilmez.”[2] buyurmuştur. Eğer maslahat, fayda varsa olası sıkıntılar için maslahatın feda edilmesi doğru değildir. Şu halde bu sıkıntılara yönelik tedbirler almak gerekir.

Başta apartman yada site yönetimleri ile, sokak ve caddeler için muhtarlıklarla iletişime geçerek işbirliği ile sokak hayvanlarının su ve yiyecek ihtiyaçları için yardımcı olunabilir. Kendi gücümüz yettiğince destek olabiliriz.

Hazret-i Üstad’ın hayvanlara merhameti ile alakalı şu ihtarı dikkat çekicidir:

“Bu bereketler, ya yanıma gelen hâlis dostlarıma ihsândır. Veya hizmet-i Kur’âniyeye bir ikrâmdır. Veya iktisadın bereketli bir menfaatidir. Veyahud “Yâ Rahîm! Yâ Rahîm!” ile zikreden ve yanımda bulunan dört kedinin rızıklarıdır ki, bereket sûretinde gelir. Ben de ondan istifâde ederim. Evet, hazîn mırmırlarını dikkatle dinlesen, “Yâ Rahîm! Yâ Rahîm!” çektiklerini anlarsın.” 

Yine Eskişehir Hapishanesi’nde talebelerinden Rüşdü ağabeyle hatırası da merhametli olmanın önceliğini bizlere göstermektedir:

“Sadâkatte nâmdâr, safvet-i kalbde mümtâz Süleyman Rüşdü ile bir muhâvere-i latîfe:

Şöyle ki: güz mevsiminde, sineklerin terhîsât (görevin sona ermesi) zamanına yakın bir vakitte hodgâm (bencil) insanlar, cüz’î (pek az) tâ‘cîzleri (rahatsızlık vermeleri) olan sinekleri itlâf (öldürmek) etmek üzere odamıza ilaç isti‘mâl ettiler. Benim fazla rikkatime (şefkatime) dokunmuştu. Odamda çamaşır ipi vardı. Bil’âhire, o insanların inâdına sinekler daha ziyâde çoğaldılar. Akşam vaktinde, o küçücük kuşlar, o ip üstünde gāyet muntazam diziliyorlardı. Çamaşırları sermek için Rüşdü’ye dedim: “Bu küçücük kuşlara ilişme. Başka yere ser.” O da kemâl-i ciddiyetle: “Bu ip bize lâzımdır. Sinekler başka yerde kendilerine yer bulsunlar” dedi. Her ne ise... “[3]

Kanunî Sultan Süleyman Han’ın hocası Ebu Suud Efendi ile karınca istilasına binaen karşılıklı şiirle sual ve cevapları meşhurdur:

Kanuni şöyle sorar:

Meyve ağaçlarını sarınca karınca.

Günahı var mı karıncayı kırınca?

Ebussuud Efendi ise şöyle cevap verir:

Yarın Hakk’ın divanına varınca.  

Süleyman’dan hakkın alır karınca.


[1] Hadislerle İslam, İstanbul 2020, İleri Basım Matbaacılık A.Ş., c.3, s. 87.

[2] Bediüzzaman Said Nursi, Mektûbât, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 502.

[3] Bediüzzaman Said Nursi, Lem’alar, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 285.


Yorum Yap

Yorumlar