Soru

Sokak Köpeklerinin Öldürülmesi Caiz midir?

Hergün bir insanı parçalayan, insanlara saldıran ve çoğalan sokak köpeklerini itlaf etmek caiz midir? Yerel yöneticiler bu tehdide karşı çözüm bulmuyorsa ferd kendi başına bu itlafı gerçekleştirebilir mi?

Tarih: 24.08.2024 00:50:11
Okunma: 258

Cevap

İSLÂM DİNİNDE HAYVANLARIN YERİ

Dinimiz, hayvan haklarını korumaya büyük bir önem verir ve hayvanlara sevgi, merhamet ve iyilikle yaklaşmayı emreder. Hayvanların yaşamlarını ve nesillerini koruma sorumluluğunu insanlara yükler. Bu yüzden dinimiz, hayvanların öldürülmemesi gerektiğini vurgular ve yaşatılmalarını esas alır. Sadece çok nadir ve özel durumlarda hayvanların öldürülmesine izin verilmiştir.

Allah insanı yeryüzüne halife olarak yaratmış, hayvanlar da dahil olmak üzere her şeyi onun emrine ve hizmetine vermiştir. Bu noktadan bakılınca hayvanlar, biz insanlara emanettir. Sevgili Peygamberimizin (s.a.v) hayvanların haklarına riayet edilmesi, onlara zulmedilmeyip şefkatle muamele edilmesini emir ve tavsiye buyurduğu pek çok hadis-i şerifi de bulunmaktadır. Sevgili Peygamberimiz’in (s.a.v) ve İslâmiyet’in hayvan haklarına verdi değeri ve onlara eziyet etmeyi yasakladığını gösteren en güzel örneklerden biri Abdullah İbn Mesud’dan nakledilen şu rivayettir:

“Rasûlullah’la birlikte bir seferdeydik. Bir ihtiyacını gidermek için yanımızdan ayrıldığında iki yavrusuyla birlikte bir serçe kuşu gördük ve iki yavrusunu da yakaladık. Anne kuş geldi ve üzerimizde kanatlarını çırparak uçmaya başladı. Daha sonra yanımıza gelen Peygamber: ‘Bu hayvana yavrusu ile acı çektiren kimdir? Derhal yavrusunu ona geri verin!’”[1] buyurmuştur.

Diğer bir rivayette İbn Ömer (r.a), bir tavuğu hedefe koyup ona ok atan bir grup genç görünce onları uyarmış ve Allah Rasulü’nün (s.a.v)  bunu yapanlara lanet ettiğini haber vermiştir.[2]

Yine Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) günahkâr bir kişinin çok susamış bir köpeğe zor şartlar altında su temin ettiği için Allah tarafından bağışlandığını [3] bir kediyi hapsederek açlıktan ve susuzluktan ölmesine yol açan bir kadının da bu yüzden cehennemlik olduğunu [4] haber vermektedir.

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) kendisini görünce inleyen bir devenin yanına gidip başını okşadıktan sonra sahibini, “Senin eline verdiği bu hayvan hakkında Allah’tan korkmuyor musun? Hayvan bana, senin onu aç bıraktığından ve çok yorduğundan şikâyet etti.” diyerek azarlamış[5] açlıktan karnı sırtına yapışmış bir deve görünce de “Bu dilsiz hayvanlar hakkında Allah’tan korkun.” buyurmuştur.[6]

Belirtilen rivayetlerden anlaşıldığı gibi İslâm, hayvanlar da dahil olmak üzere tüm canlılara güvenli bir yaşam hakkı tanımış ve insanlar için tehdit oluşturmadıkları sürece onlara eziyet edilmesini veya öldürülmelerini yasaklamıştır. Bu bağlamda, diğer canlılar gibi köpeklerin de canı değerlidir ve sebepsiz yere öldürülmeleri caiz değildir.[7]

ZARARLI KÖPEKLERİN ÖLDÜRÜLMESİYLE İLGİLİ RİVAYETLERİN DEĞERLENDİRMESİ

Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) Medine'de, insanların güvenliğini tehdit eden köpeklerle ilgili olarak bir dönem öldürülmeleri emrini vermiştir. Bu konuya dair İbn Ömer (r.a) şöyle aktarmaktadır: "Allah Rasulü bize köpekleri öldürmemizi emretti. Biz de Medine ve çevresinde dolaşarak bulduğumuz köpekleri öldürürdük. Hatta çölden gelen bir kadının arkasından giden bir köpeği bile öldürdük."[8] Diğer bir rivayette ise, Allah Rasulü tarım, avcılık veya sürü koruma gibi amaçlarla kullanılan köpeklerin bu öldürme emrinden muaf tutulduğunu belirtmiştir.[9]

Hz. Aişe’den (r.a) nakledilen bir rivayette ise Sevgili Peygamberimiz (s.a.v) şöyle buyurmaktadır: “Dört hayvan vardır ki bunlar insanlara zarar verirler (fasıktırlar). Bunların, ihramlı olanlar veya olmayanlar tarafından öldürülmesi caizdir. Bunlar; çaylak, leş kargası, fare ve yırtıcı köpektir.”[10]

Yukarıda Sevgili Peygamberimiz’in (s.a.v) uygulamaları ile birlikte Rasulullah’ın (s.a.v.) vefatından sonra da dört halife devrinde de zaman zaman başıboş köpekler öldürülmüştür.[11]

Bütün bu hadislerden yola çıkarak İslâm âlimleri saldırgan ve insanlara zarar veren köpeklerin öldürülebileceği noktasında ittifak halindedir; ancak av, çoban ve bekçi köpeği dışında kalan zararsız başıboş köpeklerin öldürülmeleri hususunda farklı görüşler ortaya koymuşlardır. İmam Şâfii ve İmam Mâlik başıboş köpeklerin öldürülmesine cevaz verirken, Hanefîler insanlara zararı dokunmayan köpeklerin öldürülmelerini mubah görmemiştir.[12] Mâlikî mezhebinde tercih edilen görüş de bu şekildedir.[13]

İnsana zararı dokunan köpeklerin öldürülmesi ile ilgili olarak âlimler şunları söylemektedir: “Bir adamın yoldan geçenleri ısıran bir köpeği varsa köy halkının onu öldürmesi caizdir. Çok köpek bulunan bir köyde halk bunlardan zarar görüyor olsa köpek sahiplerine onları öldürmesi emredilir. Bunu kabul etmezlerse mesele mahkemeye taşınır ve mahkeme köpek sahiplerini onları öldürmeye icbâr eder.”[14]

Günümüzde hem köylerde hem de şehirlerde sahipli veya sahipsiz köpek sayısında büyük bir artış yaşanmaktadır. Bu köpeklerin, özellikle başıboş olanların, insanlara saldırarak ciddi yaralanmalara veya can kayıplarına yol açtığı durumlar sıkça görülmektedir.[15] Bu nedenle, devlet yetkilileri köpeklerin insanlara verebileceği zararları önlemek amacıyla çeşitli tedbirler almalıdırlar. Örneğin, köpekler için belirli yaşam alanları oluşturulup, yoğun insan kalabalıklarının olduğu bölgelerden uzaklaştırılmaları sağlanabilir. Eğer bu tür bir çözüm uygulanamıyorsa ve köpeklerin saldırılarını önlemek için başka bir yol bulunamıyorsa, devletin, toplumun güvenliğini sağlamak için köpekleri itlaf etmesi vacip olur.[16]

Bildiğimiz kadarıyla şuanda onaylanan yasa ile birlikte gerekli önlemleri devlet alacağı için ferdî olarak girişimlerde bulunmamak -kişinin yaşayabileceği bazı olumsuz durumlardan dolayı- en sağlıklısıdır.


[1] Ebu Davud, Cihad, 112 (Hadis No: 2675)

[2] Buhari, Zebaih ve’s-Sayd, 25 (Hadis No: 5515

[3] Buhârî, Şirb, 9; Müslim, Selam, 153, 154, 155

[4] Buhari, Bedü’l-halḳ, 16; Müslim, Selam, 151-152

[5] Ebû Davud, Cihad, 44

[6] Ebû Davud, Cihad, 44

[7]  Burhanuddîn el-Merğînânî, el-Hidâye Şerhu Bidâyeti’l-Mübtedî (Karaçî: Mektebtu’l-Büşrâ, 2021), 1/439

[8]  Müslim, Musâkât ve Ziraat, 10 (Hadis No: 1570)

[9]  Müslim, Musâkât ve Ziraat, 10 (Hadis No: 1571)

[10] Müslim, Hac, 9 (Hadis No: 1198)

[11] İbn Abdi’l-ber, et-Temhîd, (thk: Beşar Avad, Londra, 2017) IX, 123.

[12] Kandehlevî, Evcezü’l-Mesâlik, el-Mektebetü’l-Vahîdiyye, Peşaver, 1996, XVII, 279-281.

[13] İbn Abdi’l-ber, et-Temhîd, (thk: Beşar Avad, Londra, 2017) IX, 129.

[14] Burhânuddîn Ebu’l-Meâlî Mahmûd b. Ahmed b. Abdilazîz İbn Mâze el-Buhârî, el-Muhîtu’l-Burhânî fi’l-fıkhi’n-Nu’mânî (Beyrut: Dâru’l-Kutubi’l-İlmiyye, 2004), 5/381; Heyet, el-Fetâvâ’l-Hindiyye(el-Fetâvâ’l-Alemgiriyye) (Beyrut: Dâru’l-Fikr, 2014), 5/416.

[16] Ebu’l-Abbâs Ahmed b. Ömer b. İbrâhîm el-Kurtubî, el-Müfhim limâ Eşkele min Telhîsi Kitâbi Müslim (Beyrut: Dâru İbn Kesîr, 2012), 4/449.


Yorum Yap

Yorumlar