Mezhepler

04.07.2025

4

Şiî’lerin Aşure Gününde Kendilerini Dövmeleri

Şiilerin Aşure Günü’nde kendilerini zincire vurmaları ve dövünmeleri nedendir?

A E

AHMET ERDOĞAN

06.07.2025 tarihinde sordu.

Cevap

Bazı Şiî gruplar, özellikle Aşura Günü'nde (Muharrem’in 10. günü), Hz. Hüseyin’in Kerbelâ’da şehit edilmesini anmak için dövünme, zincirle vurma, kan akıtma gibi matem ritüelleri yaparlar. Bu ritüellerin amacı, onların inancına göre, Hz. Hüseyin’in acısını yaşamak, onun çektiği ıstırabı hissetmeye çalışmak, tarihte ona yardım edemeyenlerin pişmanlığını dile getirmek şeklindedir. Ancak bunların hiçbirisi İslâmiyette yoktur.

İbni Mes'ûd’dan (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurdu: "Ölenin arkasından yüzünü gözünü tırmalayan, yakasını paçasını yırtan, Câhiliye insanı gibi bağıra - çağıra ağıt yakıp kendisine beddua eden, bizden, bizim yolumuzu izleyenlerden değildir."[1]

Ümmü Atiyye Nüseybe (ra) şöyle dedi: Resûlullah (sav) bey'at sırasında, ölüye yüksek sesle ağlamayacağımıza dair biz kadınlardan söz aldı.[2]

Ebû Mâlik el-Eş‘arî’den (ra) rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurdu:

"Ağıtçı, ölmeden önce tövbe etmezse, kıyamet günü üzerinde katrandan bir elbise ve uyuzlu bir gömlek olduğu halde mezarından kaldırılır."[3] 

Ebû Muse'l-Eş'ari (ra) bir de­fasında hastalanıp hastalığı ağırlaşınca hanımı seslice ağlamaya başlamıştı. Hastalığının şiddeti geçtiğinde hanımına: "Sen benim, Rasûlullah (asm)'in uzak olduğu her şeyden uzak olduğunu bilmiyor musun ki, Rasûlullah (asm) musibet anında sesini yükseltenlerden, saçını tıraş ettirenlerden ve üstünü başını yırtanlardan uzak olduğunu söylerdi."[4]

Görüldüğü gibi Efendimiz (sav) ölünün arkasından yapılan, onları anmak için uygulanan çok daha hafif şeyleri bile yasaklamıştır. Bu nedenle kendine zarar vermek, zincirlemek, yakmak, tatbir denilen kılıçla kafalarından kan akıtmak vb. uygulamaları asla dinimizin uygun gördüğü işler değildir.

Bediüzzaman Hazretleri de onların maruz kaldıkları işkence ve zahmetler için şöyle demiştir;

“Hazret-i Hüseyin ve akrabasına, o fâcia sebebiyle hâsıl olan netâic-i uhreviye ve saltanat-ı rûhâniye ve terakkıyât-ı ma‘neviye, o kadar kıymetdardır ki, o fâcia ile çektikleri zahmet, gayet kolay ve ucuz düşer. Nasıl ki bir nefer, bir saat işkence altında şehîd edilse, öyle bir mertebeyi bulur ki, on sene başkası çalışsa, ancak o mertebeyi bulur. Eğer o nefer şehîd olduktan sonra ona sorulabilse, “Az bir şey ile pek çok şeyler kazandım” diyecektir.”[5]


[1] Buhârî, Cenâiz 36, 38, 39, Menâkıb 8; Müslim, İmân 165. Ayrıca bk. Tirmizî, Cenâiz 22, 25; Nesâî, Cenâiz 17; İbni Mâce, Cenâiz 52

[2] Buhârî, Cenâiz 46; Müslim, Cenâiz 31-32. Ayrıca bk. Nesâî, Cenâiz 15, Bey'at 18

[3] Müslim, Cenâiz 29. Ayrıca bk. İbni Mâce, Cenâiz 51

[4] Müslim.Sahih.Cenâiz, 9

[5] Bediüzzaman Said Nursi, Mektubat, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s.45


Paylaş

Facebook'ta paylaş

Whatsapp'da paylaş

Yorumlar (0)

Yorumunuz

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız