Soru

"Yirmi beş sene evvel Dîvân-ı Harb-i Örfî’de kendi i‘dâm kararını beklerken, sebebsiz ve kalbsiz rütbeli iki adam Üstâdımızın mahbûs olduğu koğuşa tahkîr için geldikleri zaman gayet acîb bir sûrette söylediği o hâle mahsûs meşhur bir şetmi, üç def‘a zâlim ve garazkâr ehl-i dünyâya karşı sarf ediyor. “Benden ne istiyorsunuz?” diye bağırarak tekrar ediyor. Sonra susuyor. Aynı dakikada, zâbıta köşkü basmak için yedi-sekiz polis köşkün etrafına girdikleri zamana tevâfuk ediyor."

Burada geçen  "Gayet acîb bir sûrette söylediği o hâle mahsûs meşhur bir şetmi.." kısmını izah eder misiniz? Bu cümle ile hangi hadiseye atıf vardır?

Tarih: 2.03.2025 13:53:24

Cevap

"Yirmi beş sene evvel Dîvân-ı Harb-i Örfî’de kendi i‘dâm kararını beklerken, sebebsiz ve kalbsiz rütbeli iki adam Üstâdımızın mahbûs olduğu koğuşa tahkîr için geldikleri zaman gayet acîb bir sûrette söylediği o hâle mahsûs meşhur bir şetmi, üç def‘a zâlim ve garazkâr ehl-i dünyâya karşı sarf ediyor. “Benden ne istiyorsunuz?” diye bağırarak tekrar ediyor. Sonra susuyor. Aynı dakikada, zâbıta köşkü basmak için yedi-sekiz polis köşkün etrafına girdikleri zamana tevâfuk ediyor."[1]

Burada bahsedilen ve Bediüzzaman Hazretlerinin yıllar öncesinde rütbeli iki adamın koğuşuna gelerek kendisini tahkir etmesi sebebiyle söylediği o meşhur şetm Hey ekpekü'l-küpekâ! Köpekten tekepküp etmiş köpek! tabiridir.

Buna göre kıssa şöyledir;

Üstad Bediüzzaman Hazretlerini 31 Mart'ta İstanbul Üniversitesinin altındaki bodruma (Bekir Ağa Bölüğü Hapishanesi) koymuşlardı. Oradaki koğuşlarda bulunan diğer mahkûmlara dayak atarlar ve işkence yaparlarmış. Onların sesleri her taraftan duyulurmuş. Bu arada Üstad Bediüzzaman'ın kapısı da açılarak, ona da hakaret ederek zulmetmek istemişler. Bediüzzaman Hazretleri orada bulunan bir kürsüyü kaptığı gibi, kapıyı açan adamlara ve zaptiyelere karşı sert bir şekilde 'Ey ekbekül küpekadan tekepküp etmiş köpekler!' diye gürleyerek üzerlerine yürüyünce, Bediüzzaman'ın bu hücumu karşısında, adamlar ne olduğunu anlayamadan dehşet içinde kaçmışlar. Bir daha da taciz edememişler. Diğer mazlumlara da zulmetmekten vaz geçmişler.[2]


[1] Bediüzzaman Said Nursi, Sikke-i Tasdik-i Ğaybi, Hayrat Neşriyat, Isparta 2015, s. 20

[2] Son Şahitler, c.1, s.186


Yorum Yap

Yorumlar