Muhtelif Meseleler

08.12.2014

7307

Semavi ve Arzi Hüküm

Semavi ve arzi hükümler nelerdir veya ne demektir?

10.12.2014 tarihinde cevaplandı.

Cevap

Semavi hükümler, kaynağı doğrudan Cenab-ı Hak olan, vahiyle bildirilmiş ve değişmez hakikatleri ifade eden mukaddes emirlerdir. Bu hükümlerin temel gayesi, kulun hem dünyadaki istikametini tayin etmek hem de onu ebedi saadete ulaştıracak yolu inşa etmektir. Bu ilahi nizamın iki sarsılmaz aslı olan Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye, semavi ahkamın kaynağıdır. Bu iki kaynağa dayanılarak yapılan içtihatlar da "semavi" vasfını taşır. Zira buradaki içtihad, yoktan bir kural icad etmek değil, vahy-i ilahinin derinliklerinde gizli olan hükümleri izhar etmek, yani açığa çıkarmaktır. Bu hükümler, insanın kendi isteklerinden öte, Allah’ın belirlediği kutsal kurallardır ve ruhun asıl ihtiyacıdır. İnsanı sadece dünyevi arzulara takılıp kalmaktan kurtararak manevi bir derinlik kazandırır. Bu kurallara "semavi" denilmesinin sebebi, insanların geçici hırslarından ve dünyanın dar bakış açısından etkilenmeyen, tertemiz ve yüce bir kaynaktan gelmeleridir. Bu mevzunun daha iyi anlaşılması için misaller vericez.

Örneğin: Namazın vakitleri veya rekat sayıları semavi birer hükümdür. İnsan aklı, "Neden öğle namazı 4 rekat da 5 değil?" diye sorgulayarak bir mantık yürütemez. Bu, tamamen Allah'ın belirlediği, kulun ruhunu terbiye etmek için vahiyle inmiş, değişmez bir kuraldır.

Örneğin, faizin haram kılınması semavi bir hükümdür. İnsanlar arzi bir bakışla "Ticaret de faiz gibidir, ikisinde de kâr var" diyebilirler. Ancak semavi hüküm, meselenin sadece para kazanmak değil, toplumda adaleti ve merhameti sağlamak olduğunu bildirerek bu arzi mantığı aşar ve mutlak sınırı çizer.

Modern zamanda karşılaşılan bir meseleyi düşünelim. Genetik çalışmalar veya yeni ticaret modelleri. Alimler bu konuları incelerken kendi kafalarından kural koymazlar. Kur'an ve Sünnetteki temel ilkeleri alıp bu yeni duruma yansıtırlar. İşte bu, "gizli olanı açığa çıkarmaktır." Yeni bir din icat etmezler, var olan semavi ışığı yeni bir meseleye tutarlar. Birinci hedef ahiret saadetidir. Dünya saadeti, ahirete vesile olduğu ölçüde ve ikinci derecede önem arz eder.

Arzî hükümler: Yalnız dünya saadeti için, dünya hayatını temin etmek, dünyevi arzuları tatmin etmek için verilen hükümlere denir.  Semavi hükümlerde ihlas, Allah'ın rızasını bulma, ebedi hayata hazırlık söz konusu iken, arzî hükümlerde nefsi dünyevî menfaatleri aramaktan doğan hükümler vardır. Arzi hükümler nefsani olarak yapılan içtihadlardır. Yani Kuran ve sünnette var olan veya gizli kalmış hükümleri çıkarmak değil de, olan bir hükmü nasıl eğip bükerim gibi bir bakış açısıyla hüküm çıkarmak arzidir. Bediüzzaman Hazretleri şöyle söylemektedir:

Bir hükmün hikmeti ayrıdır, illeti ayrıdır. Hikmet ve maslahat ise, tercîhe sebebdir. İcada medâr değildir. İllet ise vücuduna medardır. Meselâ, seferde namaz kasredilir, iki rekât kılınır. Şu ruhsat-ı şer ‘iyenin illeti seferdir. Hikmeti ise meşakkattir. Sefer bulunsa, meşakkat hiç olmasa da, namaz kasredilir. Çünkü illet var. Fakat sefer bulunmasa, yüz meşakkat bulunsa, namazın kasredilmesine illet olamaz. İşte şu hakikatin aksine olarak şu zamanın nazarı ise, maslahat ve hikmeti illet yerine ikame edip ona göre hükmediyor. Elbette böyle içtihad arziyedir. Semâvî değildir.1

Semavî içtihadın bozulmasının ilk sebebi olarak, bir hükmün konulma sebebi (illet) ile o hükmün sağladığı faydanın (hikmet) birbirine karıştırılması gösterilir. Eskiden yolculuklar günlerce sürer, insanlar yürür ya da hayvanla giderdi. Açlık, yorgunluk ve tehlike çoktu. Bu yüzden Allah, yolculuk yapanlara namazı kısaltma ruhsatı vermiştir. Buradaki hikmet, yolculukta insanlara kolaylık sağlamaktır. Yani yolculuk zor olduğu için bu hükmün insanlara faydası vardır. Ancak hükmün illeti bu zorluk değildir. Hükmün illeti, kişinin sefer hâlinde (yolcu) olmasıdır. Yani Allah “zorlanırsanız kısaltın” dememiş, “yolcuysanız kısaltın” demiştir. Bu çok önemli bir farktır. Modern yaklaşım ise şunu söyler: “Artık uçakla birkaç saatte, rahat koltuklarda yolculuk yapıyoruz. Yorgunluk yok, meşakkat yok. O hâlde namazı kısaltmaya gerek yok.” İşte burada hikmet, illet yerine konulmuş olur. Yani “kolaylık” hükmün şartı gibi düşünülür. Bu da Bediüzzaman hazretlerine göre semavî içtihadın bozulmasının ilk adımıdır. Çünkü böyle düşünülürse din, teknolojiye göre değişmeye başlar. Bugün “uçak var, zor değil” denir, yarın klima var, oruç zor değil denebilir. Bu durumda ölçü Allah’ın koyduğu şartlar değil, insanın kendi değerlendirmesi olur. Bediüzzaman hazretleri bu anlayışı “arzi”, yani yeryüzünden ve insan aklından kaynaklanan bir din anlayışı olarak görür. Sonuç olarak uçak yolculuğu ne kadar rahat olursa olsun, kişi hâlâ yolcudur . Zorluk azalsa bile hüküm değişmez. Çünkü dinî hükümler, sağladıkları faydaya göre değil, Allah’ın belirlediği şartlara göre uygulanır. Bu da dinin semavî kalmasını sağlar. Bir misal daha verip konunun daha iyi anlaşılmasını sağlayalım. Örneğin: Tesettür ve kıyafet konusunu ele alalım.

  • Semavî Yaklaşım: Tesettürün sınırlarını belirlerken Kur'an ve Sünnet'teki ölçüleri esas alır. Amaç, Allah’ın emrettiği iffeti korumaktır.

  • Arzi Yaklaşım: Modern toplumda böyle giyinmek dikkat çekiyor, insanları dinden soğutuyor, öyleyse modaya uygun bir şekilde bu kuralı esnetelim der. Burada odak noktası "insanların ne diyeceği" veya "sosyal uyum" (arziye) olur, "Allah’ın ne istediği" (semaviye) değil.

Kaynakçalar
  1. Bediüzzaman Said Nursi, Sözler, Hayrat Neşriyat, Isparta 2016, s.157


Paylaş

Facebook'ta paylaş

Whatsapp'da paylaş

Hesaplarımıza abone olun sorularımızdan ilk siz haberdar olun

Yorumlar (0)

Yorumunuz

Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız